Hiperaktivite yaşla birlikte düzelir mi?

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu çocuk büyüdükçe düzelir mi? Bu sorun nedeniyle aşırı hareketli ve dikkat toplamakta zorlanan çocuklar büyüyünce ne olur? Okul çağında, ergenlik döneminde ve yetişkinlikte neler değişir? Hangi sorunlar yaşanır ve tedavi nasıl yardımcı olur?



Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doç Dr. Ayten Erdoğan merak edilen soruların yanıtlarını verdi…



Okul öncesi dönem

2-4 yaş arasındaki çocukların çoğu aşırı hareketli, dikkatsiz ve dürtüsel davranışlar sergilerler ve Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun (DEHB) belirtileri olan bu davranışlar bu yaş grubu için normal olarak değerlendirilir. Bu nedenle bu yaşlarda yaşa uygun normal davranışlar ile DEHB’ndan kaynaklanan davranışların birbirinden ayırt edilmesi güç olabilir.



Okul çağı ve ergenlik dönemi

DEHB tanısı çoğunlukla 6 ile 12 yaşlar arasındaki çocuklara koyulur. Bunun nedeni çocuğun okula başlaması ile birlikte DEHB belirtilerinin daha dikkat çekici hale gelmesidir. Bu dönemde DEHB çocuğun hayatını birçok yönüyle bozabilir. Çoğunlukla öğrenme ve okul başarısı, değişime uyum sağlama, uyku ve başkaları ile birlikte yaşama alanlarında sorunlar ortaya çıkar.



DEHB belirtileri genellikle ergenliğin ilk yılları boyunca da aynen sürer. DEHB olan çocukların yaklaşık %60 ila %85’i ergenlik döneminde de semptomları sergilemeye devam eder. Bu çocuklar genellikle çevre tarafından akranlarına kıyasla yeterince olgun olmayan çocuklar olarak değerlendirilirler ve gerçekten de gelişim basamaklarına ulaşmada bu çocuklar çoğunlukla akranlarının gerisinde kalırlar.



Ancak ergenlik döneminde bazı belirtilerde de iyileşme olur veya bu belirtiler daha az belirgin hale gelir. Örneğin, ilkokul döneminde çok yıkıcı hiperaktif davranışlar sergileyen bir çocuk lise yıllarında sadece kıpır kıpır olma hali veya huzursuzluk gösterebilir.



DEHB olan gençlerin riskli davranışlarda bulunma ve kazalara uğrama olasılığı ne yazık ki daha yüksek olmaktadır.



Yetişkinlik dönemi

Yetişkinlik döneminde de devam eden DEHB belirtileri arasında odaklanma, organize olma ve işleri bitirmede zorluk çekme yer alır. Ancak yetişkinler çalışma ortamına çocukların sınıfa adapte olmasından daha kolay adapte olurlar.



Birçok yetişkin kendi çocuğuna DEHB tanısı konana kadar kendisinde de böyle bir sorunun var olduğunun farkında değildir. Bu yetişkinler çoğunlukla çocuklarına tanı koyulması üzerine kendi yaşadıkları semptomların da farkına varmaya başlarlar. DEHB olan yetişkinlerin bazıları yaşamlarını iyi idare eder ve sahip oldukları güçlü yönlere uygun (örneğin entelektüel merak ve yaratıcılık gibi) meslekler edinirler. Ancak pek çok yetişkin evde ve iş yaşamında çeşitli güçlüklerle karşılaşır.



DEHB olan yetişkinlerde bu bozukluğun olmadığı yetişkinlere kıyasla boşanma oranları daha yüksektir, sigaraya başlama olasılığı daha fazladır ve alkol veya madde kullanımıyla ilgili sorunlar daha sık görülür. Ayrıca yaşıtlarına kıyasla üniversiteye girme ve üniversite eğitimini tamamlama oranları da daha düşüktür.



İlaç tedavisi, danışmanlık ve davranış terapileri yetişkinlik döneminde de yardımcı olabilir.



DEHB olan bir çocuğa sahip olmanın aile üzerindeki etkileri

DEHB olan bir çocuğu yetiştirmek son derece zor olabilir. Bu çocukların ebeveynleri sürekli çocuğu izlemeli ve sorunlara uygun biçimde müdahale etmelidirler. Ailede boşanma, aile içi şiddet veya uyuşturucu ya da alkol gibi diğer sorunların da olması halinde DEHB olan bir çocukla baş etmek daha da güçleşir.



DEHB’na sıklıkla eşlik eden diğer sorunlar

DEHB’na genellikle disleksi, karşıt olma karşı gelme bozukluğu, davranım bozukluğu, anksiyete ve depresyon gibi sorunlardan bir ya da daha fazlası eşlik eder.



Tedavi DEHB belirtilerini kontrol altına alarak çocuğun normal bir şekilde büyümesi ve gelişmesine katkı sağlar. Ayrıca tedavi DEHB olan kişilerin yaşam boyunca yaşayacağı gerilim, hayal kırıklığı, cesaret kaybı ve başarısızlığı azaltmaya da yardımcı olur.
Bademcikle ilgili en önemli 10 soru

Özellikle çocuklarda çok sık görülen hastalıklardan biri bademciklerin şişmesidir. Kadıköy Şifa Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Engin Aktaş bademcikle ilgili en önemli 10 soruyu yanıtladı.



1 - Bademcik vücutta ne işe yarar? Geniz etinin bademcikten farkı nedir?

Bademcikler (Tonsil) ve geniz eti (Adenoid) vücudun bağışıklık sisteminde rol alan, lenfosit üretmekle görevli lenfoid dokulardır.Bademcikler boğaz girişinde dil kökünün iki yanında, geniz eti ise nasofarenks denilen burun arkasındaki geniz bölgesinde yer alır. Bademcik ve geniz eti tarafından üretilen lenfositler ve antikorlar lokal bağışıklık sisteminde sadece yardımcı bir role sahiptirler, ana rolde ise mukozal immünglobülinler ve sistemik üretilen lenfositler rol oynar. Bademcikler bir kapsülle sarılıdır ve yutak kaslarına bu kapsülle bağlanırlar, geniz etinin ise bir kapsülü yoktur ve geniz bölgesinde dokuların üzerinde yer alır.



2 - Vücudun bademciğe ihtiyacı var mıdır?

Vücudumuzdaki her organ gibi bademciklerinde bazı görevleri vardı ancak söylediğim gibi bu olmazsa olmaz bir fonksiyon değildir. O yüzden halen dünya üzerinde özellikle çocuk yaşlarda uygulanan cerrahi müdahalelerin büyük bir kısmını bademcik ve geniz eti operasyonları oluşturur. Burada esas mesele o hasta için bademcikler veya geniz eti alınmasının sağlam, kanıta dayalı tıbbi nedenlere göre karar verilmesi zorunluluğudur.



3 - Bademcikler neden şişer?

Bademciklerin virüs veya bakterilerle enfekte olması sonucu boyutunun artması bademcik şişmesi olarak hissedilir. Boğaz ağrısı, ateş, yutma güçlüğü, halsizlik, ağızda kötü koku, boyun bezelerinde şişme, gibi şikayetlerde eklenebilir.



4 - Bademcik alınmalı mıdır? Bademcik hep geniz eti ile birlikte mi alınır?

Bademcik operasyonları gerekli durumlarda uygulanmalıdır. Bademciklerle geniz eti benzer lenfoid dokular olduğu için özellikle çocuk hastalarda çoğu zaman bademcik problemleri geniz eti problemleri ile birlikte olur ve operasyon gerektiğinde genellikle birlikte alınmaları gerekir.



Bu lenfoid dokuların ameliyatla alınması genellikle iki nedenle gerekebilir. İlki bademcik ve geniz etinin boyutlarının artarak havayolunu tıkamaları, ikincisi ise sık iltihaplanmalarıdır. Bademciklerin büyük olması; yutma, beslenme ve konuşma problemleri yaratabilir. Bademcik üzerinde biriken yiyecekler de ağız kokusu yaratabilir.



Adenoid dokusunun büyük olması her şeyden önce burun tıkanıklığına yol açar. Bu hastalarda ağzı açık uyuma ve horlamaya neden olur. Ayrıca geniz etinin büyük ve tıkayıcı olması yüz ve çene kemiklerinde gelişim bozukluğu yaratarak ‘adenoid face’ denilen görünüme, orta kulakta sıvı birikimi ve işitme kaybına, sinüzit, geniz akıntısına neden olarak farenjit ve öksürüğe neden olabilir.



Ayrıca sık tekrarlayan bademcik infeksiyonu kalpte, eklemlerde ve böbreklerde problem yaratabilir. Bu tip durumlarda bademcik ve geniz eti operasyonlarını planlamak gerekir.



5 - Bademcikler ne zaman alınmalıdır?

Bademcikler gerekli olduğu durumlarda her yaşta alınabilir. Genellikle gece uykuda solunum durma atakları (apne) oluşması dışında bademcik operasyonları için 2,5 yaş sonrası beklenmelidir. Geniz eti operasyonları ise daha ufak yaşlarda güvenle uygulanabilir. Bademcik operasyonlarında üst yaş limiti yoktur fakat erişkin hastalarda operasyon sonrası kanama, ağrı gibi komplikasyonlar daha sık görülür.



6 - Yaşa bağlı olarak bademcikler daha çok mu sorun yaratır?

Bademcik sorunları çocukluk çağından sonra genellikle azalır. Yaşla birlikte havayolu çapı artarak tıkayıcı durumlar daha az görülür, yaşla birlikte genel bağışıklık sisteminde de gelişmeler olduğundan bademcik enfeksiyonları yaşla birlikte azalabilir. Ancak erişkin bademcik enfeksiyonları çok daha ağır geçer, uzun iyileşme süresi iş kayıpları ve daha uzun sağlık sorunlarına neden olur.



7 - Kaç yaşına kadar bademcik alınmalıdır?

Bademcik operasyonları her yaşta uygulanabilir, genellikle 3-5 yaş grubunda daha sık uygulanmaktadır ancak bademcik operasyonları için gerekli şartlar ve zorunluluklar oluştuğunda, çocuk daha da büyüsün diye beklemek çoğu zaman faydadan çok zarar getirecektir.



8 - Bademcik ve geniz eti ameliyatı kararı nasıl alınır?

Bademcik ve geniz eti operasyonu için endikasyonlar (gereklilikler) şunlardır:

*
Sık enfeksiyon geçirilmesi (birbirini takip eden yıllarda, senede 3 veya daha enfeksiyon geçirilmesi)
*
Bademciklerin yutmayı ve solunumu zorlaştıracak kadar büyümesi
*
Bademciklerin tek taraflı büyümesi (kötü huylu hastalıkların belirtisi olabilir)
*
Bademcik üzerinde yiyecek birikerek kötü ağız kokusuna neden olması.
*
Geniz etinin solunumu bozacak kadar büyümesi
*
Geniz eti ve bademciklerin kulakta sıvı birikimine neden olarak işitme kaybı yaratması
*
Sık sinüzit atakları ve kronik öksürüğe neden olacak kronik geniz eti iltihapları

9 - Bademcik ameliyatlarının mevsimi var mıdır?

Bademcik operasyonları her mevsim yapılabilir ancak yaz aylarının çok sıcak günleri uygun değildir. Operasyon sonrası ağrı nedeniyle ufak çocukların sıvı alımı kısıtlanabilir ve komplikasyon oranı artabilir. Genellikle kış ve ilkbahar daha uygun aylardır.



10 - Bademcik ameliyatı risklimidir? Bademcik ameliyatlarında anestezi kullanımı hakkında bilgi verir misiniz?

Bademcik ve geniz eti operasyonları nispeten riski az müdahalelerdir fakat her cerrahi müdahalenin belli riskleri vardır. Özellikle çocuk yaş grubunda bu operasyonlar daha sık uygulandığı için hem cerrahi, hem anestezi oldukça titiz yapılmalıdır



Ameliyat sahası aynı zamanda havayolu sahası olduğu için anestezi için bu konuda tecrübeli ve özel ekipmanları olan birimler seçilmelidir. Anestezi biliminde son yıllarda gelişen yeni teknikler ve ilaçlar anestezi komplikasyonlarını oldukça azaltmıştır.



Operasyon sonrası ağrı özellikle erişkin hastalar için problem yaratabilir fakat çocuk hastalarda ağrı çoğu zaman basit ağrı kesicilerle ortadan kalkar. Operasyon sonrası gelişen kanamalarda önem arz eder. İlk gün genellikle fazla olmamak koşuluyla ağızdan kan gelmesi normaldir, fakat ilerleyen günlerde kanama devam eder veya şiddetlenirse vakit kaybetmeden operasyonu yapan hekimle temasa geçmek gerekir, çok nadiren kanama kontrolü için yeni bir operasyon gerekir.



Operasyon sonrası beslenme tarzı komplikasyonları azaltmada oldukça önemlidir. Kesici ve sert besinler asla alınmamalıdır, genellikle sıvı ve yarı sıvı ağırlıklı beslenmek gerekir. Sonuç olarak bademcik ve geniz eti operasyonları sık uygulanan, tecrübeli ekiplerle oldukça sorunsuz ve yüz güldürücü sonuçları olan operasyonlardır.
Hasta Çocuğunuza Antibiyotik Verirken Dikkat Edin

Havaların iyice soğuduğu bugünlerde pek çok kişi özellikle de çocuklar ani ısı değişikliklerinden çok çabuk etkilenebilmekte ve hasta olabilmektedir. Kapalı ortamlar da çocukların sağlığını olumsuz etkileyen bir diğer etken…



Memorial Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünden Uz. Dr. Hülya Caner, “Çocukların özellikle kış aylarında enfeksiyon tehlikesinden korunması için yapılması gerekenler” hakkında bilgi verdi.



Bu dönemde çocukları bekleyen hastalıkların başında grip ve nezle geliyor

Ani hava değişiklikleri, çocukların gerek okul servis araçlarında, gerekse okulda kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunması onların sağlığını olumsuz etkileyerek, bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasını ve yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Çocuklarımızı izole bir ortamda yetiştiremeyeceğimize göre sık görülen hastalıkları tanımak ve alabileceğimiz basit önlemleri bilmek faydalı olacaktır.



Grip Salgınına Karşı Grip Aşısı

Grip; ani başlayan ve çoğunlukla üşüme hissi, titreme ile birlikte ateş, baş ağrısı, halsizlik, yaygın kas ağrısı ve balgamsız öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir. Daha sonra boğaz ağrısı, burunda tıkanıklık, akıntı ve öksürükle birlikte solunum sistemi bulguları ortaya çıkar. Grip salgını, en çok okul çağında görüldüğü için grip aşısı özellikle önerilmektedir. Tedavide kesinlikle antibiotikler kullanılmaz. Bol sıvı alınması istirahat burun tıkanıklığını azaltacak serum fizyolojik kullanılması önerilir.



Nezle, gripten daha hafif seyirlidir. Çoğu zaman koyu kıvamlı burun akıntısı vardır. Tedavi gripteki gibidir.



Özellikle okul çağındaki çocuklarda boğaz enfeksiyonu ve bademcik iltihabı kendini gösteriyor. Bazı hastalarda özellikle de tedavi edilmeyenlerde kulak iltihabı, sinüzit, bademciklerde apse oluşumu, boyun ve lenf bezlerinde iltihap gibi komplikasyonlara yol açabiliyor.



En önemli tehlike de tedavi edilmediği zaman akut eklem, kalp romatizması ve “akut glomerülonefrit” diye adlandırılan böbrek hastalığının daha sonra ortaya çıkma olasılığıdır. Tanıda klinik bulgular yanında mutlaka boğaz kültürü yapılması gerekir. Boğaz kültüründe A grubu streptekok veya farenjite neden olan diğer bakteriler saptanmazsa antibiyotik tedavisi gereksizdir. Hastalık saptanan çocuklar, hastalığı arkadaşlarına bulaştırmamaları için antibiyotik başlandıktan en az 24 saat sonrasına kadar okula gönderilmemelidir.



Kulak iltihabı; soğuk algınlığı, kulak ağrısı ve ateş gibi bulgularla ortaya çıkmaktadır. Kesin tanı için doktor kontrolü gereklidir.



Sinüzit; ateş, öksürük, baş ağrısı 10-14 gün süre ile düzelme göstermeyen burun akıntısı gibi belirtilerle kendini gösterir. Tedavide uzun süreli antibiyotik gereklidir.



İshalde; ateş, halsizlik günde üç defadan fazla sulu dışkılama, karın ağrısı, kusma gibi bulgular görülmektedir. Dışkı analizine göre antibiyotik tedavisi gerekebilir.



Antiobiyotik Kullanımında Doz ve Süreye Dikkat Edilmelidir

Çocuklarda görülen enfeksiyonların büyük çoğunluğu viral enfeksiyonlardır ve bu enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı gereksizdir. Oysa aileler çocuklarının her hastalığında antibiyotik başlıyorlar. Unutulmamalıdır ki; doğru endikasyonla yeterli doz ve sürede kullanılmayan antibiyotikler faydadan çok zarar vermektedir.



Yine çocukların aşı ile birçok enfeksiyon hastalığından korunabilmesi için her anne ve babanın çocuklarının hangi hastalıklara karşı nerede ne zaman ve kaç kez aşılandığını bilmesi, varsa eksik aşıların tamamlanması gerekir.



Bulaşıcı Hastalıklara Karşı Kişisel Temizlik

Kişisel temizlik önlemleri, bulaşıcı hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalığı önlemektedir. El temizliği, mikro organizmaların yol açtığı enfeksiyonları önlemede en etkin yoldur. Yapılan araştırmalar sadece el yıkamanın doğru uygulanması ile çocukların pek çok bulaşıcı hastalıktan korunduğunu ortaya çıkarmaktadır.



Sadece sabun kullanılması ve el hijyeni ile ilgili eğitimlerin cilt enfeksiyonlarını %34; ishalle giden hastalıkları %55; pnömoniyi %50 oranında azaltmakta ve hastalık süresini kısaltmaktadır.



Sağlıklı ve Dengeli Beslenme Alışkanlıklarının Kazandırılması Önemli

Hastalıklar kadar önemli diğer bir konu da çocuklarımızın beslenmesidir. Günümüzde hızla artan kronik hastalıkların kökeninde çocukluk ve ergenlikte sağlıksız beslenme ile oluşan şişmanlık yatmaktadır.



Okullardaki sağlıklı beslenme programları çocukların hem bedensel sağlıklarının gelişmesinde hem de okul başarılarının artmasında etkili olacaktır. İnsanların bilgi almaya ve alışkanlık kazanmaya en elverişli dönemin okul çağı olduğu ve bu dönemde çocuklara kazandırılacak sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarının yetişkinliğe taşınacağı gerçeği konunun önemini daha da artırmaktadır.



Çocuklara doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmak için okulda yemek veriliyorsa okul menüleri takip edilmeli, çocukla her gün okulda ne yediği konusunda konuşulmalı ve onlara yemekler hakkında bilgi verilmelidir. Çocuğun hangi besinlere yöneldiği mutlaka takip edilmeli doğru ve yanlış besinler anlatılmalı, sevmediği besinler varsa onların beğeneceği şekillerde sunulmalıdır.
Babanın depresyonu çocuğun gelişimini etkiliyor
Yapılan bir araştırmada, doğum sonrası depresyon geçiren babaların çocuklarında yaşamın ilk yıllarında davranış sorunları ve duygusal sorunların görülme riskinin arttığı belirlendi.

Depresyon küçük çocukların anne ve babalarını sıklıkla etkileyen bir hastalıktır. Annenin doğum sonrası depresyon geçirmesi bebeğe verdiği bakımı etkileyerek sosyal, davranışsal, zihinsel ve fiziksel gelişimde aksamalara neden olabilmektedir.

Ancak çocuğun yaşamının ilk yıllarında babanın depresyon geçirmesinin çocuk gelişimi üzerindeki etkileri konusunda bugüne kadar çok fazla şey bilinmiyordu.

İngiltere, Oxford Üniversitesinden Paul Ramchandani ve arkadaşları 12,800 anne ve babayı kapsayan bir çalışma yaptılar.

Sonuçları geçtiğimiz hafta The Lancet dergisinde yayınlanan araştırmada, anneler ve babalar doğumdan 8 hafta sonra doğum sonrası depresyonu ölçmeye yönelik bir ankette yer alan soruları yanıtladılar. Babalar 21. ayda yeniden değerlendirmeye alındırlar.

Araştırmada çocuklar 3.5 yaşına geldiklerinde, anneler tarafından doldurulan bir anket yoluyla, duygusal ve davranışsal gelişimlerinde yaşadıkları sorunlar ölçüldü.

Araştırma sonucunda babanın depresyonunun çocuklarda, ve özellikle de erkek çocuklardaki duygusal ve davranışsal sorunlarla bağlantısı olduğu belirlendi.

Böylece araştırma babanın depresyonun çocuğun erken davranışsal ve duygusal gelişimi açısından kalıcı bir olumsuz etki yarattığını göstermiştir.

Sonuç olarak, babaların doğum sonrası depresyon belirtileri yaşamaları halinde, bunu ihmal etmeyerek, mutlaka uzman yardımı almalarının hem kendi sağlık ve mutlulukları, hem de çocukların duygusal ve davranışsal gelişimi açısından önemi ortaya koyulmuştur.
Ayakta mantar hastalığı
Deride yerleşen mantar hastalıklarının en sık görülen şekli ayak mantar hastalığıdır. Genellikle çok kaşıntılıdır. Kaşınma yoluyla deride yaralar ve sıyrıklar açılması diğer mikroplar için iyi bir giriş kapısı oluşturur ve ikinci bir mikrobik hastalık eklenebilir. Bazen de alerjik reaksiyonlar gelişebilir.

En sık görülen şekli, halk arasında''mayasıl''adı verilen ayak parmak arası yerleşimidir. Bu tip bazen kuru soyulmalar, bazen kabarcıklı, bazen de yaş, beyaz, peynirimsi bir manzarada görülebilir. Ayak tabanında ise genellikle kuru soyulmalar ve bazen kalınlaşmalar da görülebilir.

Ayak tırnaklarında da mantar yerleşebilir, tırnaklarda kalınlaşma, kabalaşma, renk değişikliği görülür, kalınlaşmalar ağrıya yol açabilir, ayakkabı giyilmesini ve tırnak kesilmesini zorlaştırabilir.

Bulaşması terlik, çorap, ayakkabı, havlu gibi ortak kullanılan eşyalardan veya banyo, küvet, plaj, hamam ve benzeri ortak zeminlerden olabilir. Ayakların yıkandıktan sonra iyi kurulanmayıp nemli kalması mantar üremesi için çok uygun bir ortam yaratır. Tırnaklara bulaşma ise daha çok tırnak makası, törpü gibi tırnakta zedelenme de yapabilen ortak eşyalar aracılığıyla olur.

Tedavi

Tedavide mantarlara karşı etkili pomat, pudra, tırnak losyonu ve ağızdan ilaçlar verilir. Ayak derisi için en az bir ay, ayak tırnakları için en az dört ay düzenli tedavi gerekecektir. Ayak parmak aralarının kuru tutulması, yeni bulaşma ve yinelemeleri önlemek için çok önemlidir. Ortak eşya kullanımını önlemek ve mantar bulaştığı düşünülen ayakkabı, çorap vb. eşyaların dezenfekte edilmesi çok önemlidir.
Prostat tedavisinde yeşil ışık
Erkeklerin korkulu rüyası prostat büyümesini tedavi etmek artık daha kolaylaştı. Yeni geliştirilen bir lazer ile büyüyen prostat kısa sürede buharlaştırılmakta, erkekler çok daha kısa sürede normal aktivitelerine dönebilmektedir. Yan etki ve komplikasyonlar ise eski tedavidekilerden daha az.

Prostat nedir?
Prostat her erkekte bulunan, mesane çıkışında yerleşmiştir. İdrar yolu prostatın içerisinden geçer. Prostat tabanı mesane tarafında, tepesi penis tarafında yerleşmiş bir armuda benzetilebilir. Sap kısmını ve armudun içinde sapın devamı olan kısmı ise idrar yolu olarak düşünebiliriz. Prostat normalde meniye bazı maddeler karıştıran salgı bezidir.

Prostatın Hastalıkları Nelerdir?
Prostatın üç önemli hastalığı vardır. Bunlar, prostat iltihabı, iyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanseridir. Prostatın iyi huylu olan büyümelerine halk arasında prostat veya prostat büyümesi denilmektedir. Bunların her üçü de farklı hastalıklardır.

Prostat iltihabı daha çok orta yaşlı erkelerde görülür. İdrar ve cinsel şikayetlerle seyreder. Kronik seyri yıllarca sürebilir. Tedavilere dirençlidir. Prostat kanser ve iyi huylu prostat büyümesi elli yaşlarından sonra erkeklerin korkulu rüyasıdır.

Prostat kanseri ve iyi huylu prostat büyümesinin farkları nelerdir?
Her ikisi de prostat dokusundan kaynaklanmakla beraber geliştikleri yerler prostatın farklı bölgeleridir. Prostat kanseri prostatın dış kısmından gelişir. Prostatın iyi huylu büyümesi ise, idrar yolunu çevreleyen dokulardan gelişir. Her iki hastalıkta, idrar yoluna baskı olabileceğinden belirtileri benzer olabilir. Her iki hastalığın tedavisi de tamamen farklıdır.

Prostat hastalıklarında belirti ve şikayetleri nelerdir?
Prostatın idrar yolunu daraltması neticesi, idrar akımını başlatmakta zorluk, idrar akımının kuvvetinde azalma, idrar akımının çapında azalma, kesik-kesik idrar yapma, idrar yaptıktan sonra veya idrarın son kısmını damla damla yapma, idrar yaptıktan sonra rahatlayamama ve idrar varmış hissi prostat büyümesinin idrar yoluna baskısı ile ilgilidir.

Büyüyen dokunun ve ilave değişiklikler neticesinde, sık idrar yapma, gece idrara kalkma, idrar yaparken ağrı ve/veya yanma, ani idrar hissi meydana gelebilmektedir.

Prostat Hastalıkları Nasıl Teşhis Edilir?
Prostat hastalıkları, hastanın şikayet ve belirtilerinden yola çıkarak, parmakla prostat muayenesi, ultrasonografı ile görüntüleme ve kan testleri ile teşhis edilebilir. Şüpheli durumlarda ilave tetkikler gerekebilir. Prostat kanseri prostattan alınan parçaların mikroskopta incelenmesi ile konulabilir.

Prostatın Büyümesinde Hangi Tedaviler Yapılmaktadır?
İyi huylu prostat büyümelerinde ilaç tedavileri olmakla beraber bunlar hastalığı ortadan kaldıramazlar, sadece bir müddet rahatlama sağlarlar. Olgunlaşmış prostat açık veya kapalı ameliyatla tedavi edilmektedir. Açık ve kapalı ameliyat tercihi prostatın büyüklüğü, hastanın özellikleri ve cerrahın deneyimine göre olur.

Prostat Tedavisinde Buharlaştırma veya Yeşil Işık Nedir?
Kapalı ameliyatlarda prostat parça parça kesilerek dışarı alınmaktadır. Ameliyatta kesme ve yakma işlerinde elektrik enerjisi kullanılmaktadır. Buharlaştırmada ise yeşil ışık adi verilen bir lazer kullanılmaktadır.

Buharlaştırma Tedavisinin Üstünlükleri Nelerdir?
1. Ameliyatta ve sonrasında kanama olmamaktadır. Ameliyatta kanama olmaması ameliyat süresinin kısaltır ve çok rahat çalışma ortamı sağlar. Ameliyattan sonra hasta rahat eder. Klasik ameliyatlarda kanamalar hastayı ve cerrahı sıkıntıya sokabilmektedir.

2. Ameliyatta kanama ve vücuda sıvı emilimi olmadığından hastanın ameliyattan etkilenmesi daha az olmakta, genel durumu bozulmamaktadır.

3. Buharlaştırma tedavisinde sonda kullanılmamakta veya kullanılsa bile diğerlerine göre çok kısa süre olmaktadır.

4. Hastanede kalış süresi kısa olmaktadır. Sabah ameliyat yapılan hasta akşam evine gönderilebilmektedir.

5. Ameliyat lokal anestezi denen, prostat bölgesinin uyuşturulması ile yapılabilmektedir.

6. Hastanın normal aktivitelerine dönüşü daha kısa sürede olmaktadır.

Buharlaşma Tedavisinin Riskleri Nelerdir?
Her ameliyatın, her tedavinin riskleri ve yan etkileri vardır. Riskin sıfır olması hiçbir zaman düşünülemez. Ancak buharlaştırma tedavisinde de yan etki ve riskler, alternatiflerine göre çok daha azdır.

Buharlaşma Tedavisi Cinsel Fonksiyonları Etkiler mi?
Buharlaştırma tedavisinde cinsel fonksiyonlar olumsuz yönde etkilenmez. Hatta, hastanın idrar ile ilgili şikayetleri ve hastalığı ile ilgili olumsuzlukları ortadan kalktığı için cinsellik daha iyi olacaktır. İyi huylu prostat büyümelerinde yapılan açık ve kapalı ameliyatlarda da cinsel fonksiyonların etkilenme ihtimali çok düşüktür.

Prof. Dr. Kemal Sarıca
Üroloji Bölümü
Memorial Hastanesi
İsteksizlik, orgazm olamama, ağrı: Kadın cinsel sorunları
Evli, bekar, genç ya da yaşlı tüm kadınların cinselliğe ilgisi ve tepkisi birbirinden farklıdır. Kadının cinsel işlevi yalnızca cinsel ilişki ile sınırlı değildir. Kadının, bir kadın olarak kendisi hakkındaki duygu ve düşünceleri de cinselliğini etkiler.

Bazı kadınlar yaşamlarının bir döneminde cinsellikle ilgili sorunlar yaşarlar ve kadınların çoğu eşleri, yakın bir arkadaşları ya da doktorları ile cinsel kaygıları hakkında konuşmaktan kaçınırlar.

#CC3399# CİNSELLİK
Cinsel kimlik tüm yaşam boyunca şekillenir ve yeniden şekillenir. Cinsel gelişimi ise bazı faktörler etkiler. Bunlar arasında erken yaşlardaki rol modelleri, dinsel inançlar ve başlangıçta yaşanan cinsel deneyimler (iyi veya kötü) sayılabilir.

CİNSEL SORUNLAR
Bir kadının cinsel tepki döngüsü içerisindeki ilerleyişi her seferinde büyük farklılık gösterebilir. Cinsel tepki aşamalarından geçiş tarzlarının hiçbiri diğerinden daha ?normal? değildir. Ancak bu aşamalardan herhangi birinin yaşanmaması cinsel sorunlara neden olabilir.

Cinsel tepki aşamaları nelerdir?
Bir kadın seks yaparken bedeni düzenli bir tarz izler. Cinsel tepkinin dört aşaması vardır:

Arzu
Uyarılma
Orgazm
Çözülme

Cinsel tepki iki kişi arasındaki karmaşık bir fiziksel ve duygusal etkileşime bağlıdır.

Cinsel sorunlar hamilelik ya da hastalık gibi fiziksel durumlara bağlı olabileceği gibi günlük stres, eşler arasında iletişim kopukluğu, cinsel performans hakkında gerçekçi olmayan beklentiler ya da güven ve sadakate ilişkin sorunlarla da bağlantılı olabilir.

İsteksizlik
Sekse yönelik ilginin az olması ?ya da cinsel istek azlığı- kadınlarda en sık görülen cinsel sorundur. Cinsel isteğin az olması durumunda kadının uyarılması zorlaşabilmektedir.
Kadınların çoğu cinsel isteğin az olmasında iş, aile, çocuk ve para gibi konulardaki günlük streslerin etkili olabildiğini düşünmektedir.

Orgazm olamama
Kadınların çoğu cinsel aktivite sırasında orgazm olabilir. Bazıları cinsel ilişki sırasında orgazm olurken, bazıları da mastürbasyon ya da eşin el veya oral seks yoluyla kendilerini uyarması ile orgazma ulaşabilir.

Orgazma ulaşma ile ilgili sorunlar seksle ilgili olarak çocuklukta öğrenilen olumsuz duygulara bağlı olabilir. Cinsel taciz gibi seksle ilgili travma yaşayan kadınlar orgazma ulaşmakta zorluk çekebilir.
Ancak bir kadının seks sırasında orgazma ulaşmaması başarısızlık anlamına gelmez. Kadın için sevgi, yakınlık, sıcaklık, tensel ve duygusal paylaşım da yeterli olabilmektedir.

Cinsel ilişki sırasında ağrı
Seks sırasında ya da sonrasında yaşanan ağrıya disparoni adı verilir. Penisin vajinaya girişi sırasında ya da derin giriş sırasında veya seks sonrasında yaşanan ağrılar söz konusu olabilir. Bu ağrı yüzeyel olabileceği gibi pelvisin ortasında, tek ya da her iki yanında hissedilen derin ağrılar olabilir.

Disparonide en yaygın neden vajinanın yeterince kayganlaşmaması olmaktadır.
Vajinusmuş da seks sırasında ağrılara neden olabilir. Vajinusmus Pubik kasların ve vajina alt bölümünün kasılmasıdır. Vajinaya girişin son derece ağrı verici olmasına neden olabilir

CİNSEL İŞLEVİ ETKİLEYEBİLEN BAZI DURUMLAR
Bazı durumların cinsellik üzerinde çok büyük etkileri olabilmektedir. Bunların bir kısmı grip gibi hastalıklar ya da hamilelik gibi kısa vadeli durumlar olabilirken bazıları da zaman içerisinde kalıcılık gösteren ve çiftin uyum göstermesini gerektiren durumlar olabilmektedir.

Hamilelik
Çoğu halde hamilelik sırasında cinsel aktivitenin değişmesi gerekmez. Belirli durumlar söz konusu olmadıkça seks fetusu etkilemez.

Menopoz
Kadınlar menopoza yaklaşırken cinsel istek de yavaş yavaş azalabilir, uyarılma zorlaşabilir ve seks sırasında ağrılar yaşanabilir. Menopoz sonrasında oluşan östrojen eksikliği vajinanın kurumasına neden olur.

Kanser
Kanser teşhisi koyulan kadınlar hastalığın cinsel yaşam üzerindeki etkilerinden dolayı da kaygılar duyarlar. Ameliyat, radyasyon ve kemoterapi ağrı verici olabilir ve kadının enerjisini tüketebilir. Ayrıca ölüm korkusu, beden şeklindeki değişimler veya eşin reddetmesi gibi sorunlarla da mücadele etmek kadını zorlar.

Kronik hastalıklar
Diyabet, arterit veya kalp hastalıkları gibi yaşam boyu devam eden kronik hastalıklar kadının benlik imajı ve seksüel hissetme kabiliyetini önemli ölçüde etkileyebilir. Bazı ilaçlar da cinsel isteğin azalmasına veya orgazma ulaşmanın güçleşmesine neden olabilir.

Erkek faktörü
Erkeğin cinsel sorunlar yaşaması her iki tarafın da cinsellikten aldığı zevki etkileyebilir. Erkeklerin pek çoğu yaşamın bir döneminde ereksiyonla ilgili sorunlar (ereksiyon olamama ya da ereksiyonu sürdürememe) yaşayabilir.

Ereksiyon bozuklukları çoğunlukla fiziksel ya da tıbbi durumlara bağlıdır.
SORUNUNUZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSANIZ
Yaşamın bir döneminden hemen hemen her çift seksle ilgili bir sorun yaşar. Bazı sorunlar kendiliğinden ortadan kalkabilirken bazılarının da sabırla ve özenli ve bilgili bir eşin yardımıyla aşılması mümkün olur. Bazı sorunların çözümü de daha fazla çaba ve yaklaşım değişimlerini gerekli kılabilir.

Seksten zevk almanıza engel olan bir sağlık durumunuz olduğunu düşünüyorsanız, doktorunuzla görüşmelisiniz. Pelvik, gental veya vajinal bölgedeki ağrılar bir sorun olduğuna işaret edebilir.
Doktorunuz size yardımcı olabileceği gibi, sizi başka uzmanlara da yönlendirebilir. Eşler için cinsel danışmanlık genellikle kısa sürelidir ve oldukça yararlı olmaktadır.

SON OLARAK
Kendinizi cinsel olarak ifade edebilme kabiliyeti yaşam boyu devam eder. Bu kabiliyetin beslenmesi gereklidir. Bu, tatmin duygusunun önemli bir parçasıdır.

Bütün kadınlar için cinsel ihtiyaç ve endişeler hakkında konuşmak asla sona ermemesi gereken bir süreç olmalıdır.

Cinsel sorunlar yaygındır. Sizin de cinsellikle ilgili sorunlarınız varsa, sizi anlayacak ve yardımcı olabilecek pek çok kişi ve uzmanın var olduğunu unutmamalısınız.
Cinsel ilişkiyle oluşan baş ağrıları tehlikeli midir?
Memorial Hastanesi Nöroloji Bölümü'nde Uzm.Dr.Abdullah Özkardeş, cinsel ilişki ile olan baş ağrıları hakkında bilgi verdi.

Baş ağrıları insanlığın en büyük problemlerinden biridir. Her insan hayatı boyunca en az 3 kez şiddetli baş ağrısı yaşamaktadır. Tüm dünyada baş ağrıları için yılda 13.000 ton aspirin kullanılmaktadır. Hafif veya 1-2 kez olan ağrılar için insanların pek çoğu, doktora baş vurmamaktadır. Bu nedenle baş ağrılarının gerçek sıklığını tahmin edebilmek de güçtür.

Baş ağrıları, geniş bir hastalıklar grubudur ve birçok türü bulunmaktadır. 13 baş ağrısı ana grubu bulunmakta ve bunlarda alt gruplara ayrılmaktadır. Migren ve gerilim tipi baş ağrıları, 2 önemli ve sık grubu oluşturmaktadır. Migren ve gerilim tipi baş ağrıları, 2 önemli ve sık grubu olşuturmaktadır. Seyrek görülen, fakat olduğunda oldukça rahatsız edici olan ve bazen hayati önemi de olabilen baş ağrısı türleri de vardır.

Baş ağrıları, öksürük, eksersiz ve cinsel ilişki ile tetiklenip başalyabilir. Bunlar bir tür efora bağlı baş ağrılarıdır. Cinsel aktivite, kompleks bir olaylar serisidir. Cinsel ilişki sırasında olan baş ağrıları, eskiden beri bilinmesine ve pek çok kişi tarafından yaşanmasına rağmen, çok iyi anlaşılabilmiş değildir. Hastalar, hastalığın ne kadar ciddi olup önemsenmesi ve ne gibi önlemler alınması gerektiği konularında bilgilenmek istemektedirler.

CİNSEL İLİŞKİYE BAĞLI BAŞ AĞRILARININ TİPLERİ

Cinsel ilişkiye bağlı baş ağrılarının 2 ana tipi vardır:

İyi huylu cinsel ilişki baş ağrıları
Orgazm öncesinde veya sırasında baş ve ensede olur. Cinsel aktivite ve heyecan arttıkça, ağrı yoğunlaşır. Kadın ve erkeği etkileyebilir. Birkaç dakika sürebildiği gibi saatleri de bulabilir. Çok rahatsızlık verici olabilir ve genellikle cinsel ilişkiyi sınırlar, sonlandırır. Ağrıyı yaşayanlar yine olabilecek diye cinsel ilişkiden kaçarlar.

Ağrı başlayınca orgazmdan önce ilişkinin sonlandırılması ile ağrı kesilebilir. Kas kasılmasından veya damarların genişlenmesinden olduğu düşünülmektedir. Bu tür ağrılar, geçmişinden migren ve gerilim tipi baş ağrıları olan hastalarda daha sık ortaya çıkmaktadırlar. Ağrılar birkaç ay içerisinde geçse de, hastaların yarısından 6 yıla kadar tekrarlayabilir.

Bazen birkaç hafta cinsel ilişkiden kaçınmak gerekebilir. Eğer bu yapılamıyorsa, ilişki öncesi ilaç almak gerekebilir. Stresi azaltmanın da, bu ağrılara iyi geldiği bilinmektedir.

Sildenafil (Viagra), bu ağrıların %10 kadarına iyi gelmektedir. Bazı hastalarda kilo verme, eksersiz yapma ve cinsel ilişkide daha pasif bir rol üstlenme, ilişki sırasında her zaman uygulanan postürün değiştirilmesi ve aynı gün ekstra cinsel aktiviteden veya aktivitelerden kaçınmak faydalı olabilir.

Cinsel ilişki sırasında ilik kez olan baş ağrısı
Hasta bu ağrıyı hayatında yaşadığı en kötü baş ağrısı olarak tanımlar. Bu tip baş ağrısı, aksi gösterilene kadar ciddi bir acil durumdur. Bu tür baş ağrısı, genellikle akut bir beyin kanamasına bağlıdır. Bu ağrılar sık değildir, fakat olduğunda hayatı tehdit edebilen ve acil değerlendirme ve tedavi gerektiren ağrılardır.

Cinsel ilişki sırasında olan beyin kanamaları, anormal bir damarın yırtılması sonucu oluşur. Anormal damarlar, anevrizma denilen damar balonlaşmaları veya Arterio-venöz malformasyon denilen doğuştan gelen anormal damar iştirakleridir. Bunların yırtılması ile beynin yüzeyine veya beynin içine kanama olabilir. Böyle bir şüphe varsa beyin tomografisi incelemesi gerekir. Tomografide kanama bulgusu gözlenmez ise, bel bölgesinden beyin omurilik sıvısı almak gerekebilir ve bu sıvıda da kan aranır.

Kanın damardan çıkarak beyin etrafına veya içine yayılması, patlayıcı bir başağrısına neden olur. Cinsel ilişki sırasında olan kalp olan AVM?si olan insanlar, genellikle bunun farkında değillerdir. Tüm hayatları boyunca bunları taşırlar ve onlar yırtılıp kanadığı güne kadar bir yakınmaları olmayabilir. Böyle bir durum insan sağlığı için oldukça risk taşır.


Her iki tip baş ağrısında da bilinçlendirmek ve gerektiğinde tıbbi yardım aramak önemlidir.

Bu tür ağrısı olan erkek veya kadının önce dinlenmesi, muayene edilmesi ve şüphe uyandıracak bir durum varsa tomografik inceleme yapılması gerekir. Sonuçlara göre uygun bir tedavi yapılmalıdır.

Herşeyin normal olması, hayati riski ortadan kaldırır, fakat ağrının rahatsız edici ve cinselliği sınırlandırıcı etkisi devam eder. Ağrının yaşanması ve bu nedenle cinsel ilişkilerin sınırlandırılması oldukça önemli bir sağlık sorunudur.
Ömür boyu sürecek sağlıklı evlilikte cinsel yaşamın rolü
Bir ömür boyu sürecek sağlıklı bir evlilikte cinsel yaşam büyük rol oynuyor. Cinsel uyumu korumanın püf noktalarını ve sağlıklı bir evlilik için çiftlere düşen görevleri Memorial Hastanesi'nden Uzman Psikolog Aslıhan Tokgöz anlattı.

Karşılıklı mutlu bir cinsel ilişki için nelere dikkat edilmelidir?
Cinsel ilişki, devam eden sağlıklı bir evliliğin en önemli bölümünü oluşturur. Karşılıklı olarak tatmin edici bir cinsel ilişki kendiliğinden otomatik bir şekilde olmaz. Emek ister.

Kişiliğin diğer özellikleri gibi her bir eşin cinselliği de kişiye özgüdür. Her bir eş cinselliğe yaklaşırken diğer eşe saygılı ve anlayışlı olmalıdır. Evlilikte cinsellik konusunda dikkat edilmesi gereken önemli noktaları şöyle sıralayabiliriz.

Parasal konulara dikkat!
Cinsellik ve evliliğin diğer bölümleri birbiri ile ilişkilidir ve birbirini etkileyebilir. Örneğin parasal konulardaki sıkıntılar veya çatışmalar cinsel arzuların azalmasına sebep olabilir.

Kişisel inançlara saygı gösterin
Cinsellikle ilgili olarak her bir eşin kendisine göre neyin "doğru" neyin "yanlış" olduğu konusunda farklı görüşleri vardır. Gerçek yaşamda, iki eşin arasında yaşadığı cinsel ilişkide "doğrular" ve "yanlışlar" yoktur. Ancak her bir eşin kabul edilebilir veya kabul edilemez davranışlar konusunda inançları vardır. Kişisel inançlara anlayışla yaklaşılması ve saygı gösterilmesi gerekir, ancak bu çerçevede ortak bir yol bulunabilir

Yeniliklere açık olun!
Her iki eşin karşılıklı anlaşması üzerine, cinselliği rutin ve sıkıcı olmaktan kurtarmak için çaba sarf etmek gerekir. Bu anlamda cinselliğinize yenilikler katmak iyi bir fikir olabilir.

Filmlerdeki evliliğin etkisi altında kalmayın
Mümkünse filmlerde veya pembe dizilerde sunulan cinsellikten çok fazla etkilenmemeye çalışın. Sadece siz ve eşiniz cinsel ilişkiniz için en tatmin edici ve kabul edilebilir olanı bilebilirsiniz ve seçersiniz. Kendi cinselliğinizi, cinsellikle ilgili başkalarının "normal" saydığı filmlerde size sunulan "sorunsuz" ya da "ideaL" kalıplara uydurmaya çalışmayın.

Eşinizi tanımaya çalışın
Kadınlık ve erkeklilik bir bilinmezliktir; bu bilinmezlikle ilgili bir şeyler öğrenmeye açık olun ve birbirinize bu konuda yardımcı olun.

Cinselliği bir silah olarak kullanmayın
Bazı çiftler, evlilikteki diğer sorunları çözmek için cinselliği bir silah gibi kullanırlar ki bu yöntem sorunların daha karmaşık bir hal almasına, büyümesine ve cinsel problemlerin oluşmasına sebep olur.

Eşinizle konuşun
Evlilikteki diğer sorunlarda olduğu gibi tatmin edici sağlıklı bir cinsel ilişki de karşılıklı komünikasyona bağlıdır. İlişkinizde karşılaştığınız sorunları bekletmeden ertelemeden çözmeye çalışın ki dönüşümlü olarak cinsel ilişkinizi de etkilemesin. İçinizde sizi kurcalayan sorunlar olduğu sürece romantik olmak çok zordur. Eşinizle konuşmaktan korkmayın. Sevdiklerinizi, sevmedikleriniz, isteklerinizi, duygularınız eşinizle paylaşın. Paylaşın ve birlikte öğrenin.

Uzun ve sağlıklı bir evlilikte cinsel yaşamın rolü nedir?
Sağlıklı bir evlilik için beklentilerinizin gerçekçi olması gerekir. Genellikle, hepsi olmasa bile, evliliklerden mitsel düzeyde beklentiler vardır. Eğer evlilik içindeki gerçeklikler bu mitlerle uyuşmaz ise eşlerden biri veya her ikisi birden çok büyük hata yaptıklarını düşünebilirler.

İyi bir evlilik romantik mi olmalıdır?
Bütün ilişkilerin inişleri ve çıkışları vardır. Bazen evlilikteki zorluklar romantik duyguların üzerini örtebilir. Bütün çiftlerin aşkı hissettikleri ve yine bütün çiftlerin aşkı hissetmedikleri zaman vardır. Ama bu sadece duygularda aşkı hissetmemek aşkın orada olmadığı anlamına gelmez. Evlenilen kişinin bir başkasını mutlu etmek için ne gücü ne de yeterli yeteneği vardır. Mutluluk kişinin kendi içinden gelir. Evlilik ilişkisinin, kişinin mutluluğu ve kendisini iyi hissetmesi için yardımcı ya da destekleyici rolü vardır ancak mutluluğun esas kaynağı değildir.

Sadece sevgi bütün sorunların üstesinden gelebilir mi?
Evliliğin daima ilgiye ihtiyacı vardır. Evlilik ince örülen bir oya işi gibidir. Bir gecelik bir iş değildir. İnce detayları vardır ve hassas olmak gerekir. Eşler tutarlı ve sürekli bir şekilde birbirlerinin ihtiyaçlarına ve beklentilerine hassas bir şekilde yaklaşırlarsa ve ilişki içerisindeki değişikliklere adapte olabilirlerse işte o zaman aşk ve sevgi süreklilik kazanır ve sorunlar daha kolay aşılır. Daha sağlıklı bir cinsel birliktelikte o zaman ortaya çıkar.

Bir eş ne kadar zeki olursa olsun veya ne kadar güçlü kişisel özellikleri olursa olsun eşinin beyninden geçenleri okuyabilmek gibi bir yeteneği olamaz. Duygusal, fiziksel, sosyal ve finanssal ihtiyaç ve beklentiler açık bir şekilde sözel olarak iletilmelidir. Eşin gerçekçi bir şekilde o ihtiyacı veya beklentiyi karşılayabilme gücü varsa bunu gerçekleştirebilmek için önce böyle bir ihtiyacın ve beklentinin varlığından haberdar olması gerekir.

Evlilikteki çatışmalar sevginin az olduğunu mu gösterir?
Evlilikte çatışmalar ve kargaşalar kaçınılmazdır ancak bu çatışmalar evliliğe zarar vermek zorunda değildir. Eşlerin geçmişlerine, büyüdükleri ortamlara ve yaşadıkları olaylara bağlı olarak farklı görüş açıları ve farklı duyguları vardır. Bu farklılıklar bir eşin doğru diğerinin yanlış olduğu anlamına gelmez; sadece eşlerin birbirlerinden farklı düşünce ve duygulara sahip oldukları anlamına gelir. Çatışmalar, eğer uygun bir şekilde çözülürse, ilişki için sağlıklı bile olabilir. Çünkü eşler birbirlerinden yeni fikirler ve yeni bakış açıları öğrenmiş olacaklar. Önemli olan iki farklı insanın uyum içinde birlikte yaşayabilmesidir.

Bu bilgiler ışığında eğer eşler kendilerini iyi bir ilişkinin dinamikleri hakkında eğitmek için yeterince efor ve zaman harcarlarsa ve ilişkilerinde etkili ve doğru iletişim tekniklerini kullanırlarsa yıllarca sürecek sağlıklı ve doyurucu bir ilişki yaşama olasılıklarını ve şanslarını yükseltmiş olacaklardır.

Ayrıntılı Bilgi İçin:
Memorial Hastanesi
Cinselliği yaş değil beyin bitiriyor
Hormon dengesinde değişikliğe neden olan yaşlanma ve menopoz kadının, hem cinsel organlarının yapısını hem de cinsel isteği etkiliyor. Uzmanlar cinselliği yılların değil, beynin öldürdüğünü söylüyor.

Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD)'ın düzenlediği toplantıda, yaşlılıkta kadın cinselliği ve cinsel mutluluğu etkileyen faktörler masaya yatırıldı. Kadınların, "yaşlandım, sarktım, şişmanladım" diyerek cinsel ilişkiden uzaklaşmasının, yaşla birlikte kuruyan ve atrofiye uğrayan cinsel organların işlevini iyice azalttığını, bunun da cinsel mutsuzluk anlamına geldiğini söyleyen uzmanlara göre boşanmalar en çok 50 ile 55 yaşları arasında gerçekleşiyor.

Türkiye Menopoz ve Osteoporoz Derneği Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Ertüngealp, Türkiye'de menopoz yaşının 48, yaşlılık için limitin ise 65 olduğunu söyleyerek menopozun cinsellikte önemli rol oynadığını söyledi. Prof. Ertüngealp, "Menopoz sonrası en önemli olay kilo almaktır, insülün rezistansı arttığı için eskisi kadar yense bile daha çok basen bölgesinden kilo alınır ve armut tipine dönüşülür. İkincisi ciltteki bozukluklardır, bu bozulma sadece yüzü değil bütün vücut ve vajeni etkiler" dedi.

VAJİNADAKİ KURULUK VE ATROFİ CİNSELLİĞİ ETKİLİYOR
Prof. Ertüngealp, "Östrojen eksikliğinde, vajina epiteli en çabuk kaybedilen yapıdır, üriner sistemle beraber vajina epitelindeki reseptörlerin azalmasıyla PH, yani asit baz dengesi değişir, vajinanın kurur ve atrofiye uğrar. Bunun birinci sonucu kadının kendisini anneanne olarak yani yaşlı görmesi, ikincisi cinsel ilişki sıklığı azaldığı için organın kullanımı da azalır ve atrofi olduğu için de acılar başlar" şeklinde konuştu.

BOŞANMALAR EN ÇOK 50-55 YAŞLARINDA OLUYOR
Menopoz döneminde kadınların yüzde 36'sında cinsellikle ilgili sorun gözlendiğini belirten Prof. Ertüngealp'e göre önlem alınmazsa cinsel mutsuzluk başlıyor ve bu durum, boşanmaların daha çok 50 ile 55 yaş arasında olmasını açıklıyor:

"Vajendeki değişiklikler ve acı kadını seksten kaçmaya ve cinsellikten soğumaya iter. Bu nedenle yaşam kalitesini yüksek tutmak için ciltle mücadele ediyor, spor yaptırıyor, kilo alımını önlüyor ve kişiye özel hormon tedavileri uyguluyoruz."

YAŞLI KADIN DEĞİL, YAŞINI ALAN KADIN
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Cinsel Tedaviler Programı Başkanı Prof. Dr. Arşaluys Kayır ise yaşlılığın da cinselliğin de aniden çıkmadığını, bunun bir değişim ve yılların birikimi olduğunu söyleyerek, "bu dönemi yaşlı kadın değil, yaşını alan kadın diye nitelendiriyorum. Bu dönem bilgiler, anılar ve tatlarla ilgili bir birikimdir ve gençlik ile orta yaşta oluşmaya başlayan bu birikim yaşlılıkta kullanılır" şeklinde konuştu.

YAŞLILARIN YÜZDE 70'İ DUYGUSALLIKTAN HOŞLANIYOR
Araştırmalara göre, yaşlıların yüzde 70'i fiziksel yakınlıktan ve duygusallıktan hoşlanıyor. Cinsel birleşme olmadan dokunma ve okşanmaktan hoşlanma oranı kadınlarda yüzde 64, erkeklerde ise yüzde 82. Prof. Kayır'ın sözleri de bu sonuçları destekliyor:

"Yaşlılıkta erkekte de değişiklik oluyor, heyecanlar duruluyor ve ilişkilerde hız düşüyor. Bunlara bir de kadının,'yaşlandım, sarktım, şişmanladım'diye düşüncelerinin eklenmemesi gerek. Belli noktalara takılıp kalınmamalı, iki tarafın da bedenlerinin sadece belli noktalarıyla değil bütünüyle ilgilenilmeli. Fizyolojik değişimler olabilir ama sadece bunları önemsememek gerekir, ruhsal ve duygusal ilişkinin boyutu da cinsellikte çok önemli."

İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
"Kadınlar cinsellik açısından en yüksek noktaya 30'lu yaşlarda ulaşır, cinsel ilişkinin orgazm ile sonlanması gerekir, oral seks daha çok gençler içindir" gibi cinsel mitlerin, 50 yaşından sonra hekime başvurmayı engellediğini ifade eden Prof. Kayır, "sönük bir cinsel yaşam, kadının mutsuz olduğu anlamını taşımasa da cinsellik insana iyi gelir ve unutulmamalıdır ki işleyen demir ışıldar, yani kadın her yaşta aktif olmalı. Coşkusu adına cinselliği yaşamalı, bunu da sadece orgazm olarak nitelendirmek doğru değil. Birisinin onu cinsel olarak çekici bulduğunu düşünmek, kadının psikolojisi üzerinde olumlu etki yapar" dedi.

Haber: Ntvmsnbc
Kadınlarda cinsel fonksiyonlar ve nörolojik problemler
Erkeklerde cinsel sorunlar, geniş bir şekilde çalışılmış ve anlaşılmıştır. Kadınlarda görülen cinsel sorunlar ise, kültürel nedenler ve metot farklılıkları nedeniyle daha az çalışmanın konusu olmuştur.

Kadınlarda cinsel yanıtlar, 3 aşamadan oluşur:

* cinsel istek
* tahrik
* orgazm

Cinsel istek ve tahrik
Çeşitli iç ve dış cinsel organlar (vagina, clitoris, uterus gibi), kadınların cinsel fonksiyonlarına katılırlar. Erkeklerdeki sertleşme düzenine benzer şekilde, kadınlarda vaginaya kan akımı artar. Bu da vaginada nemlenmeye ve klitoriste sertleşmeye neden olur. Cinsel tahrik sırasında, cinsel organların kan akımı ve duyarlılıkları artar ve vaginal kanalda nemlenme olur.

Orgazm
Orgazm sırasında ise, uterusun ve çevredeki kasların ritmik kasılmaları görülür. Beyinde, hipotalamus ve limbik sistem denilen yapılar, tahrik sırasında rol alırlar. Bazı biokimyasal maddeler (VİP ve NO gibi), kasların gevşemesinde ve kan akımının artmasında etkilidirler. Ayrıca çeşitli hormonlar da, kadınlardaki cinsel fonksiyonları etkilerler. Östrojenin, vaginanın hücresel devamlılığında ve kan akımında, androjenlerin ise istek, cinsel tahrik ve orgazm üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.

Kadınlardaki cinsel fonksiyonların nörolojik kontrolü
Klitoris, erkeklerde bulunan penis başına karşılık gelen bir organdır. Sinir yoğunluğu, penis başının 2 katı kadardır. Yani çok daha kolay uyarılır. Klitoriste ağrıya, basınca ve harekete duyarlı 3 çeşit sinir ucu bulunur. Klitoristeki sinirler, pudental adı verilen bir sinire katılırlar ve bu yolla omuriliğe bağlanırlar.

Klitorise ek olarak, vaginanın ön duvarındaki alanlar da cinsel uyarıya duyarlıdırlar ve buraya G-spot denilir. Bu alanların uygun bir şekilde uyarılması ile orgazma erişilebilir. Kadın orgazmı, bir ılıklık duygusunun yayılması, ardından 10-50 saniye süren vaginal kaslarda kasılmalar ile karakterizedir. Kadın orgazmının uyarım yerlerindeki farklılığa bağlı olarak birkaç çeşidi vardır.

Kadınlarda görülen cinsel fonksiyon bozuklukları
Kadınlarda görülen cinsel fonksiyon bozuklukları, oldukça çeşitli nedenlere bağlıdır ve şöyle sınıflandırılabilir:

* Azalmış cinsel istek bozuklukları

* Cinsel iğrenme bozuklukları

* Cinsel tahrik bozuklukları

* Orgazm ile ilgili bozukluklar

* Cinsel ağrı bozuklukları

* Kan akımı yetersizliğine (ateroskleroz) bağlı bozukluklar

* Nörolojik hastalıklara bağlı bozukluklar

* Hormonal değişikliklere bağlı bozukluklar

* Kullanılan ilaçların yan etkilerine bağlı bozukluklar

* Psikolojik kökenli olanlar

Nörolojik hastalıklar ve cinsel fonksiyon bozuklukları
Kadınlarda bazı nörolojik hastalıkların seyri sırasında, cinsel fonksiyon bozuklukları görülebilir. Kadın cinsel fonksiyonları


* Cinsel istek

* Tahrik olma

* Nemlenme

* Orgazm olma

* Cinsel doygunluğa ulaşma

* İlişki sıklığı

* Ağrı

açılarından sorgulanır.

Kadınlarda cinsel fonksiyonları nörolojik olarak değerlendirebilmek için, detaylı bir öykü alınmalı, muayene yapılmalı ve cinsel organlardaki sinirlerin işleyişleri için testler yapılmalıdır. Bu testler, pudental uyarılmış yanıtlar (cinsel organlardan uyarıp, beyinden kaydetmek), cinsel organların ciltleri üzerinden kayıt edilen deri yanıtları ve cinsel organlardan uyarılıp, yakın kaslardan kayıt edilen refleks yanıtlardır. Ayrıca cinsel organların yüzeyel duyuları da değerlendirilmelidir.

Parkinson Hastalığı, Multipl Skleroz, Beyin Damar hastalıkları (İnmeler), Epilepsi, şeker hastalığına bağlı oluşan sinir harabiyetleri (nöropatiler), Omurilik Travmaları kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluklarına yol açabilirler. Multipl Skleroz, sıklıkla cinsel istek kaybı ve tahrik olamama gibi yakınmalara ve daha az sıklıkla orgazm olamamaya neden olabilir.

Şeker hastalarının yarısından daha fazlasında cinsel fonksiyon bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Bunlar, şeker hastalığının süresi ve şiddeti ile ilgili değildirler. Şeker hastası bayanlarda olan ana yakınma vaginal nemlenmenin azalmasıdır. Bu da cinsel birleşmeyi tatsız bir hale sokar. Kadınlarda görülen bu nemlenme azalması, erkeklerdeki sertleşme zorluğunun eşitidir. Nemlenme azalması, sinirlerin ve damarların şeker hastalığı nedeni ile etkilenmesi sonucu ortaya çıkar.

Memorial Hastanesi
Güvenli seksin yolları
Dünya Sağlık Örgütü'nün tahminlerine göre, cinsel yolla bulaşan hastalıklara her yıl yaklaşık 340 milyon yeni vaka ekleniyor. Hastalık riskini azaltmak için güvenli seks şart koşuluyor.

CETAD'ın "Yaşam Boyu Cinsel Sağlık, sizin de hakkınız" projesi kapsamındaki'Güvenli cinsellik'toplantısında cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve güvenli cinsellik masaya yatırıldı. İstanbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuray Özgülnar ile Yıldız Teknik Üniversitesi Sağlık Merkezi Başhekim Yardımcısı Uz. Dr. Haluk Pektaş, riskli cinsel davranışları, riski azaltan faktörler ile erkek ve kadının alacağı önlemleri anlattı.

İstenmeyen gebelikler ya da cinsel temas yoluyla bulaşan hastalıklar, önlem alınmayan cinsel ilişkilerin taşıdığı ciddi sağlık risklerini oluşturuyor. Cinsel yaşamın kuralsız olmadığını belirten uzmanlar, cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılmasının en büyük nedenini, birden çok eşle ve korunmadan cinsel ilişkiye girmek olarak özetliyor.

Güvenli cinsel yaşam
Güvenli cinsellik, "Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanmamak veya yakalanma risklerini azaltmak, istenmeyen gebelikleri engellemek için yapılacak davranış biçimleri" olarak tanımlanıyor. Güvenli cinsel davranışların başında ise cinsel ilişkiden kaçınma ya da cinsel ilişkiyi erteleme geliyor.

Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar
Cinsel organlarda belirti göstererek veya belirti vermeden seyredebilen cinsel enfeksiyonlar, her ülkede önemli bir halk sağlığı sorunu. Dünya Sağlık Örgütü'nün tahminlerine göre, her yıl yaklaşık 174 milyon trikomonas enfeksiyonu, 92 milyon klamidya enfeksiyonu, 62 milyon gonore yani bel soğukluğu, 12 milyon sifiliz yani frengi olmak üzere 340 milyon yeni vaka ekleniyor. Bu enfeksiyonlar arasında en yaygın olarak bilinenler ise belsoğukluğu, Frengi ve HIV enfeksiyonu. Bu enfeksiyonlara neden olan 30'dan fazla etken bulunuyor. Bu etkenler, cinsel organlarda, deride, ağızda, anüste, boğazda, gözde görülebildiği gibi tüm bedeni de sarabiliyor.

Biyolojik yönden bulaşmayı artıran faktörler
hem biyolojik hem de sosyal faktörler, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı kadınları daha duyarlı hale getiriyor. Vajinayı döşeyen doku yüzeyinin geniş olması, genç kadınlarda daha duyarlı olan rahim içindeki zar dokusunun dışarı taşması, toplumsal ayrımcılık nedeniyle kadınların sağlık hizmetlerinden daha az yararlanması ve sağlık kurumlarına başvuramaması kadınların bu enfeksiyonlara yakalanma riskini artırıyor. Sünnetsiz olmak ya da sünnet derisinin penis üzerinde kıvrılması ise erkeklerdeki risk faktörleri.

Riskli cinsel davranışlar
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların birinci sorumlusu cinsel ilişki. Ancak, bulaşma riskini artıran riskli davranışlar da var.

Özellikle Kondom kullanmadan, vajinal, oral veya anal cinsel ilişkiye girilmesi durumunda cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riski yükseliyor. Sık cinsel eş değiştirmek, birden fazla cinsel eşe sahip olmak, cinsel eşin birden fazla cinsel eşinin olması, son bir yıl içinde geçirilmiş cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü, seks işçileri ile cinsel ilişkide bulunma riskli cinsel davranışlar arasında sayılıyor.

Riski azaltan faktörler
Eşin ya da sevgilinin bedeninden salgılanan sıvılarla (vajina, anüs veya ağız) temas etmemek

Cinsel organlarda oluşan yaralara ya da kabarcıklara dokunmamak

Yara veya enfeksiyon varlığında cinsel ilişkide bulunmamak

'Erkek kondomu'kullanırken dikkat edilecek noktalar
Kondomun son kullanım tarihine kontrol edilmeli

Her ilişkide yeni bir kondom kullanılmalı

Kondom dar pantolon ceplerinde ya da uzun süre cüzdanda taşınmamalı. Çünkü bu alanlar kondom için sıcak ortamdır ve kondomun koruyucu özelliğini azaltabilir

Kondom ilişkinin başında takılmalı

İlişki bittiğinde penis sertliğini tam kaybetmeden, kondom penisle beraber dışarı alınmalı

Kondom, penisin üzerinden kağıt bir mendil ile tutularak çıkarılmalı

Eğer ilişkinin herhangi bir yerinde kondomun zarar gördüğü fark edilirse kondom hemen yenisi ile değiştirilmeli

'Kadın kondomu'kullanırken dikkat edilecek noktalar
Kuru, kirli, esnekliğini kaybetmiş, sararmış, yapışkan ve zedelenmiş kondomlar kullanılmamalı

Kadın kondomu herhangi bir cinsel temas olmadan önce yerleştirilmeli

Kondom paketini açmak için diş ya da kesici bir aleti, makas kullanılmamalı

Kadın kondomu, erkek kondomu ile birlikte kullanılmamalı.

Kaynak: ntvmsnbc
Erkekler cinsellik konusunda yaşadığı sorunlardan utanıyor
Erkekler, özellikle kendilerini güçlü saydıkları cinsellik konusunda yaşadıkları sıkıntıları uzman bir hekimle paylaşmayı reddediyor.

Araştırmalara göre, dünya üzerinde 152 milyon erkek seksüel disfonksiyondan yani cinsel fonksiyon bozukluğundan yakınıyor.

40 yaş üstü erkeklerin yüzde 5'i, 65 yaş üstü erkeklerin de yüzde 15-20'si kronik, 40-70 yaş arası erkeklerin ise yüzde 50'si hayatlarının bir döneminde geçici de olsa bu sorunla karşılaşıyor.

Rakamlar, Türkiye'de de erkeklerin bu konuda fazlasıyla çekimser olduğunu ortaya koyuyor. Kimi korktuğu kimi de kendine bu tür bir hastalığı yakıştıramadığı, hastalığı reddettiği için doktora gitmiyor.

Rakamlara göre, Türkiye'de bu sorunu yaşayan erkeklerin sadece yüzde 2'si doğru teşhis ve tedaviden faydalanabiliyor ve bu durum erkeğin cinsel yaşamında olumsuzluklara yol açtığı gibi beraberinde daha birçok sorun getiriyor.

Cinsel hayatında yaşadığı sorunlar nedeniyle doktora gitmeyen erkeklerde, psikolojik sıkıntılar, ailevi sorunlar, toplumda kendini yalnız hissetme, başarısızlık hissi, kendine güvensizlik gibi sıkıntılar ortaya çıkıyor.

Hatta bu sıkıntılar nedeniyle zaman zaman çiftlerde boşanma noktasına bile gelinebiliyor.

Bir erkeğin cinsel yaşamında sorunlar yaşamasının normal bir durum olduğunu belirten Op. Dr. Mehmet Kırdar, bu tip bir sorunla karşılaşıldığı zaman bir hekime başvurulması gerektiğini ifade ediyor.

Op. Dr. Mehmet Kırdar, birçok erkeğin, sorunu, sanki sadece kendi yaşıyormuş gibi algıladığını, bunun da toplumda genel bir utanma duygusu yarattığını vurguluyor.

Sorunların doğru zamanda teşhis edilmesiyle çözülebileceğine de dikkat çeken Op. Dr. Mehmet Kırdar, bu tip durumların vücudun herhangi bir organında yaşanan sağlık sorunundan farksız olduğunu ifade ediyor.

Op. Dr. Mehmet Kırdar, birçok erkeğin sorunlarının tedaviyle giderilebileceğini, ancak endişe, korku, çekingenlik ve benzeri nedenlerle doktora başvurulmadığı için daha büyük sıkıntılar ve sağlık sorunlarıyla karşılaştıklarını da dile getiriyor.
Cinsellikte normallik ve anormallik
CETAD toplantısında cinsellikte normal ve anormal kavramlarına dikkat çekildi. Prof. Dr. Mehmet Sungur, "Sevişirken partnerinin ince topuklu ayakkabı giymesini istemek klinisyenler için anormal olabilir ama iki taraf da memnun ise normaldir"dedi.

Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD)'ın "Yaşam Boyu Cinsel Sağlık, Sizin de Hakkınız" projesi kapsamında altıncı dosyasını erkek cinselliği üzerine hazırladı. Erkeklerde en sık görülen fonksiyon bozukluğunun erken boşalma, en sık hekime başvuru nedeninin ise ereksiyon problemi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Sungur cinsellikte çok konuşulan normal ve anormal kavramlarının değişkenlik gösterdiğini söyleyerek sınırları, cinselliği paylaşan bireylerin çizdiğine ve normal ve anormal kavramlarının sürekli değiştiğine vurgu yaptı.

Cinsel normların değişkenliğini çan eğrisine benzeten Kognitif ve Davranış Terapileri Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sungur, nelerin çanın ortasına, nelerin uçlara düştüğünü, cinselliği yaşayan bireylerin belirlediğinin altını çiziyor.

Prof. Sungur, bir cinsel aktivitenin ne zaman normal, ne zaman anormal olduğu sorusuna ise örneklerle cevap veriyor. "Mesela erkek kadına, ?Sevişirken çıplak olmanı ve uzun ince topuklu ayakkabı giymeni istiyorum'diyor ve kadın bunun mahsuru olmadığını düşünüyor. Klinisyen gözüyle baktığımızda, ?Acaba bu adam fetişist mi?'gibi sorular aklımıza gelebilir ama burada bizim ne tanı koyduğumuzun hiçbir değeri yok. Çünkü eşler buna olur veriyorsa hiçbir sorun yok demektir. Kadın ince topuklu sivri ayakkabıyı giyiyor ve cinsellik yaşanıyor."

ERKEĞİ KADIN DEĞİL AYAKKABI UYARIYORSA ANORMALDİR
Prof. Sungur, böyle bir durumun anormal boyuta geçmesini ise şöyle açıklıyor."Yüksek topuklu, sivri burunlu ayakkabıyla yaşanan cinsellik uzun süre devam ediyor, yani erkek memnun, kadın memnun. Böyle baktığımız zaman son derece normal, hiçbir anormallik yok. Çünkü bu her iki partnerin onayladığı ve kimseye zarar vermeyen bir davranış. Ancak aradan aylar geçiyor ve aylar sonra kadın ayakkabıyı giymeden cinsellik yaşamak istiyor ama bu sefer erkekte ereksiyon olmuyor. O zaman kadın, erkeği uyaran şeyin kendisi değil, ayakkabı olduğunu anlıyor ya da öyle düşünüyor ki işte o zaman normal olan davranış, anormal olmaya başlıyor. Kadın, ayakkabısının kendisinden daha çekici olduğunu anladıktan sonra, bu partnerle cinsellik yaşamak istemiyor.

İKİ TARAF DA MEMNUNSA NORMALDİR
"Burada bir zamanlar normal olan bir durumun, bir süre sonra nasıl anormal olduğunu görüyoruz" diyen Sungur, "bizim açımızdan bakarsanız ayakkabı ile uyarılan birisi ilk bakışta fetişist gibi gözüküyor ama siz adını ne koyarsanız koyun, her iki partner de memnun ise onların cinselliği belirli bir noktaya gelinceye kadar normal devam eder" şeklinde konuşuyor.

HAYAL VE FANTEZİLER PAYLAŞILMALI MI?
Cinsellikte hayal ve fantezilerin paylaşımı ile ilgili olarak "İnsanların fantezileri vardır ve bunlar cinsellik anında kullanılabilir. Ama çiftler bazen birbirlerinin fantezilerine bile sahip çıkıyor ve onların anormal olduğunu düşünebiliyor" diyen Prof. Sungur'a göre bu durum, çiftler arasında dengenin bozulmasına neden oluyor ve hayal etmeyi de suç gibi algılatıyor. "Eğer kişi hayalini paylaşıyorsa partnerinden bir tepki beklemediği, doğal karşılayacağını bildiği ya da hesapladığı için paylaşıyordur. Mesela ilişki esnasında bir başka kadının ya da erkeğin adının geçmesinin sorun olup olmaması yine bireylere kalmış bir durumdur."

EN ÇOK DANIŞILAN KONU GRUP İLİŞKİLERİ
Cinsel normların zaman içinde değiştiğine vurgu yapan Prof. Sungur, "En çok başvuru nedeni olan konular neler" sorusuna ise şu cevabı veriyor. "Bize en çok danışılan konulardan biri iki çiftin bir arada olduğu cinsel ilişki, yani iki çiftli grup. Kişi eşine, ?Seninle hep aynı cinselliği yaşamaktan bıktım ve cinsel hayatıma bir renk katmak istiyorum, bu rengi katabilmek için de bir önerim var, aksi taktirde seninle olmayacak ve evliliğimiz riske girecek. Ve ben biliyorum ki x çifti de birlikte seks yapmayı gayet normal buluyor, bunlarla seks yapmaya ne dersin? diyor.

NORMAL OLAN BİR SÜRE SONRA ANORMALE DÖNÜYOR
"Son derece şaşırtıcı ve rahatsız edici bir teklif olmasına rağmen eşini kaybetmek istemeyen bir kadın, ?Kocam bunu teklif edebiliyorsa, başka insanlar da bunu yapıyorsa ve kocamı da kaybetmek istemiyorsam o zaman belki de bu olabilecek bir şeydir ve belki de çok anormal değildir'diyebiliyor. Ancak başlangıçta normal gelen bu durum eşlerden biri ya da her ikisi, ya da her iki çift için de kendi değerlerine çok ters düştüğü için zamanla suçluluk, pişmanlık, öfke ve kızgınlık yaratabiliyor."

İKİ TARAF DA ÖDÜL ALIYORSA SORUN ÇIKMIYOR
Ahlaki değerlerin eşler için standart olduğunu kabul ederek, normal gibi gözüken ve gerçeğe dökülen fantezilerin de bir süre sonra anormale dönüşebildiğini bu şekilde örnekleyen Prof. Sungur, "Normal ve anormal arasındaki geçişler sürekli mevcut. Bu durum, her iki eşin yapılan aktiviteden ne kadar ödül aldığı, her iki tarafın da ne kadar tatmin olduğu ile ilgilidir. Ancak sadece bir tarafın tatmin olduğu durumlarda, normal bir davranış bir süre sonra ödül almayan eş tarafından anormale dönüşebiliyor. Yani bunun normal olup olmadığını bizler söylemiyoruz, eşlerden biri ya da her ikisi bunların normal olduğuna inanıyor ya da inanmak istiyor."

Kaynak: ntvmsnbc.com
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Cinsel İşlev Merkezi Direktörü Doç. Dr. Uğur Yılmaz, cinsel sorunlardan biri olan erken boşalmanın altında sabırsızlığın yattığını söylüyor:




“Biz sabırsız bir toplumuz. Her şeyi bir an önce isteyen anında orgazm olur. Oysa cinselliği öğrenmek de cinsel eylem de sabır işidir.”



Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Cinsel İşlev Merkezi Direktörü Doç. Dr. Uğur Yılmaz, eğitimsizlik ve sabırsızlığın cinsel sorunlarda önemli rolü olduğunu belirterek şunları söylüyor:



“İnşaat mühendisi bir inşaatı yapmaya karar verince önce teorisi üzerinde çalışır, sonra saha çalışmasını yapar. Araştırır, bilgilerini geliştirir ve sonra uygulamaya geçer. Eğer bütün bu ön çalışmaları yapmadan inşaat yapmaya girişirse yapılan bina depremde yıkılan ilk binalardan olur. Cinsellik de böyle. Önce teorisini öğrenmek sonra uygulamaya geçmek lazım. Bu konuda kaynaklar var. En azından ereksiyon nedir, orgazm nedir bu bilgilerin bilinmesi önem taşıyor. Çünkü cinsellik sadece genital bir olay değildir, bilişsel bir konudur. Beyinde algı sistemi olmazsa orgazm da olamaz. Eğitim olmadığı için de erken boşalma gibi cinsel işlev bozukluklarına sık rastlanıyor”



Erkekte Tek Bir Tuş Yok…

Bilgi eksikliği nedeniyle erkeğe de fazla yük bindiğini vurgulayan Doç. Dr. Uğur Yılmaz, “Sanılıyor ki erkekte cinselliği başlatan tek bir tuş, kadında ise klavye gibi çok tuş var. Oysa erkek de kadın da beyniyle sevişir. Dominant bir toplum olduğumuz için erkek kadına cinselliği öğretir sanılıyor. Oysa esas öğretici kadındır ama kadın baskılandığı için kendini gerçekleştiremiyor, doğal davranamıyor.”



Kadının cinsel sorununun farkında olmadığını ya da ayıp saydığı için arka plana ittiğini söyleyen Doç. Dr. Uğur Yılmaz, bu konudaki gözlemlerini şöyle anlatıyor:



“Mesela kadınlar ‘idrar yollarında ağrım var diye geliyor. Bu konuda tetkikler yapılıyor ve bir olumsuzlukla karşılaşılmıyor. Cinsellik sırasında ağrı olup olmadığını sorduğumuzda utana sıkıla “var” diyor. Araştırdığımızda cinsel bir sorunu olduğu ortaya çıkıyor. Kadınlar cinsel sorunlarının farkında değil. Kadınların bir yanılsaması da menopozla ilgili... Menopoz dönemi sonrası gelen hastamız, laf arasında artık cinsel hayatının olmayacağını söylüyor oysa ileri yaşta da cinsellik mümkündür. Kadınların şunu bilmeleri gerekiyor; Menopoz cinselliğin sonu değildir, çıkabilecek sorunlar da çözülebilir sorunlardır.”



En Cinsel Organ Beyin

Cinsel sorunları çözmek için üzerinde çalışılacak, tedavi edilecek en önemli organın genital organlar değil “beyin” olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Uğur Yılmaz “İnsan vücudunda en cinsel organ beyindir. Orgazm beyinde olur. Bilişsel sistem gelişmemişse erken boşalma meydana gelir. Bu konuda bilinçteki öğrenilmiş bariyerlerin aşılması lazım” diyor.



Doğru Merkez, Doğru Tedavi

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Cinsel İşlev Merkezi’nin Türkiye’de multidisipliner sistemle çalışan birkaç merkezden biri olduğunu belirten merkezin Direktörü Doç. Dr. Uğur Yılmaz, merkezle ilgili şunları anlattı:


“Cinsel işlev bozukluklarının tanı ve tedavisi için farklı çözümler üreten merkezimizde kadın doğum, psikiyatri ve üroloji bölümleri multidisipliner olarak çalışmaktadır. Özellikle sinir sistemi değerlendirmesinde çok farklı değerlendirme yöntemleri ile tanısı zor olan patolojileri tespit edebilmekteyiz. Merkezimizde uygulanan başlıca tedavi yöntemleri bilişsel davranışçı psikoterapiler, ilaç tedavileri ve gereken durumlarda cerrahi girişimler olarak sıralanabilir.”
Seks hakkında bilmek istediğiniz her şey!

"Ne nedir, neden olur? Peki niye öyledir?" gibi seksle ilgili sorularınız mı var? İste sorularınızın yanıtları. Aklınızda soru işareti kalmasın!



Cinsel yaşam, insanlığın en karanlık kalan yanlarından biri. Utanç duygusuyla korkuların birleşimi, cinselliğin her tür gerçek dışı söylentiyle birleşmesine neden oluyor. Kulaktan dolma bilgiler, uydurulmuş öyküler, cinsellik bir sır gibi fısıldandığı sürece, gerçeğin yerini alıyor.



İşte size gerçek bilgiler... Belki, merak edip soramadığınız, belki yalan yanlış bilgiler yüzünden yanlış bildiğiniz soruları derledik.



G noktası nerededir?

Yüzyılın en önemli keşiflerinden birinin adı “G noktası”. 1940 yılında Alman jinekolog Dr. Ernst Granfenburg tarafından adı konulan bu nokta, daha doğrusu alanın, kadının en erojen bölgelerinden biri olduğu iddia ediliyor. Vajina duvarında, yaklaşık 5 cm derinlikte bulunan ve bir noktadan çok bir alan diyebileceğimiz G noktasının orgazmı kolaylaştırdığı söyleniyor. Niye bir söylenti gibi aktardığımıza gelince; bu bölgeyi bulmak için, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfederken harcadığı enerjiyi gözden çıkarmalısınız. Çünkü, Kutup Yıldızı’nın gökyüzündeki yerini bilmeniz, onu her gece gökyüzünde görebileceğiniz anlamına gelmez. Partnerinizle birlikte bu duyarlı bölgeyi bulmak için çeşitli pozisyonlar deneyebilirsiniz.



G noktası sadece kadınlara özgü bir erojen bölge midir?

Erkek de kadının uyarıldığı bölgelerden uyarılabilir. Örneğin göğüs uçları, kulak içleri, ense, kadında da erkekte de ortak erojen bölgelerdir. Erkeklerde, kadınlardaki G noktasına karşılık gelen bölge, testislerle anüs arasında bulunur. Erkeklerin G noktasını bulmak kolaydır. Ancak, çoğu zaman erkekler anüslerine yakın dokunulmasından hoşlanmadıklarından, buna izin vermeyebilirler.



Penis, gerçek büyüklüğüne ne zaman ulaşır?

Erkek cinsel organları, 17 yaşında normal büyüklüğüne ulaşır. Erkekler, 10-13 yaşlarında ergenlik dönemine girdiklerinde, penisleri de diğer organları gibi, gelişmeye ve büyümeye devam eder. Bu büyüme 17 yaşına gelinceye kadar sürer. Bir erkeğin ergenliğe girmesiyle, cinsel gelişimini tamamlaması aynı şey değildir.



Penisin normal büyüklüğü nedir?

İşte erkeklerin daha çok küçük yaşlardan itibaren cevabını aradıkları can alıcı bir soru. Bu normal ölçü arayışının başlıca sebebi, bu çıtanın altında mı, yoksa üstünde miyim kaygısı. Bu sorunun cevabı “Partnerini mutlu eden penis, normal penistir” diye verilebilir. Bütün penisler erekte olduğunda uzar. Ancak, daha matematik bir cevap istiyorsanız, 13-15 cm kadar diyebiliriz. Şimdiye kadar tıbbi kayıtlara geçen en uzun penisin 33,5 cm uzunluğunda ve 15 cm çapında olduğu belirtiliyor. Şunu söyleyelim; çok büyük penis insana sadece problem getirebilir. Neden derseniz; 1. Vajinadan daha uzun ve geniş bir penis, acı verebilir. 2. Penis büyüdükçe, ereksiyon zorlaşır.



Uzunluk mu önemlidir, genişlik mi?

Siz söyleyin, hangisi? Erkeklerin uzun penis takıntısını boşverin. Bakın Seks Terapisti Julie Gole ne diyor:

“Eğer ideal bir penis tasarımı yapabilseydik, bu kapı tokmağı gibi, “kısa ve kaim olurdu.”



Prezervatif kullanırken bebek yağı kullanılmalı mı?

Kayganlığı arttırıcı yağlar prezervatifi olumsuz etkileyebilir. Yağ bazlı vazelin, el kremi, dudak parlatıcısı, ruj gibi maddeler, prezervatifi zayıflatabilir. Bu tip ürünler kullanmak yerine özel hazırlanmış ve prezervatifle kullanılabileceği belirtilmiş maddeler kullanın. Ya da ön sevişme süresini uzatın.



AIDS, oral seksle bulaşır mı?

Olabilir. HIV virüsünün bazı vücut sıvıları ve kanla bulaştığı herkesçe biliniyor. Oral seks sırasında ağzınızın içindeki mikroskobik kesikler, dişetlerinizdeki küçücük bir yara virüsün vücudunuza girmesine neden olabilir. Sadece HIV değil, herpes virüsü ve pek çok cinsel hastalık, oral seks sırasında bulaşabilir.



Regl döneminde seks güvenli midir?

Hayır. Hamile kalabilirsiniz. Yoksa siz vajina içinde spermin 5 gün boyunca canlı kalabileceğini hâlâ öğrenemediniz mi? Regl döneminin tehlikesiz olduğunu düşünüp hamile kalmak çok acı bir sürpriz olabilir. Unutmayın, bazı kadınlar, cinsel ilişki sırasında bile yumurtlayabilirler!



Bazen seks neden acı verir?

Vajinal sıvının yeterli olmadığı durumlarda, eğer bir kayganlaştırıcı da kullanmadıysanız, doğacak tahrişlerden ötürü seks acı verebilir. Seks sonrası küçük ağrılar genellikle problem yaratmayacak cinstendir. Ancak, ağrı sürekli hale geliyorsa ve her birleşme sırasında ve sonra yineleniyorsa, mutlaka doktora görünün. Çünkü bu tip ağrılar vajinal kistlerin ve yaraların habercisi olabilir. Birleşme sonrası kaşıntı ve tahriş yaşıyorsanız, belki de meni alerjiniz vardır. Siz siz olun, işinizi şansa bırakmayın ve doktora görünün.



Klitoris seksten sonra neden hassaslaşır?

Klitoris, bir aysberge benzer... Yani göremediğiniz tarafları, gördüğünüzden çok daha fazladır. Erkeklerdeki penise benzer bir yapısı vardır. Seks sırasında içindeki kılcaldamarlar kanla dolar. Dokunulmaya karşı duyarlılığı artar.



Orgazm sonrası kendimizi neden daha iyi hissederiz?

Orgazm, damarlarımızdaki kan akışını hızlandırır ve dolaşımı canlandırır. Meditasyon kadar etkili bir rahatlama yöntemidir. Bungee Jumping yapmış birinin yere ayak bastığı andaki rahatlama hissini düşünün. Orgazm, biraz da buna benzer.



Menide kalori var mı?

Evet. Bir boşalımlık menide yaklaşık 25 kilojul vardır.



Neden meni bazen koyudur?

Eğer partnerinizin menisi koyuysa buna sevinin. Çünkü bilin ki, kendisini size saklamıştır. Erkeğin ilişki sıklığına bağlı olarak menisinin kıvamı değişir.



Kadınlar da boşalır mı?

Bu da çok tartışılan ve cevabı çok merak edilen bir konu. Kimilerine göre kadınların yüzde 40'ı erkekler gibi boşalıyor. Ancak, bunun normal vajina sıvısı mı, yoksa G noktasının orgazma katkısı mı olduğu konusu henüz kesin değil. 1988 yılında Slovakya’da yapılan bir araştırmada, kadınların G noktalarına baskı uygulanmış, sonuçta bazı kadınlarda bir boşalma görülmüş.



Neden penis bazen yana yatar?

Bazı durumlarda erekte olmuş penislerin, bir tarafa doğru yattığı görülür. Bu normal bir durumdur. Penisler de tıpkı diğer organlar gibi, her insanda farklı özellik gösterir. “Peyronie”s disease” adı verilen ve peniste nedeni belli olmayan hücre çoğalmasına sebep olan ağrılı bir hastalık da penisin çarpık durmasına neden olabilir.



Penis kırılabilir mi?

Evet. Ereksiyon halindeki bir penis, baskı altında kırılabilir. Çok ağrı verici olan ve doktor müdahalesine gerek duyulan bu durum, erkekler için çok ciddi bir sorun olabilir. Bu tatsız durumu yaşamamak için, dikkatli olmak da fayda var.



Erkekler orgazm taklidi yapar mı?

Evet. Ereksiyon olması ille de boşalacağı anlamına gelmez. Hatta belki başı ağrıyordur çok yorgundur ya da havasında değildir. Sadece sizi kırmaktan çekindiği için sizi geri çevirememiştir. Orgazmdansa orgazmı taklit etmeyi tercih edebilir.



Seks sırasında komik sesler mi çıkıyor?

Evet, kimi zaman böyle şeyler olabilir. Hatta gaz kaçırmak bile mümkün. Bunu seksin doğal sürecinin bir parçası olarak kabul edebilirsiniz.



İspanyol seksi nedir?

“French Kiss”ten sonra bu da ne oluyor?” demeyin. Çok özel bir tarafı yok. Normal bir ilişkiden farkı, erkeğin, kadının göğüsleri üzerine boşalması. Her duruma isim takmak ve bir millet patenti vermek isteyenlerin koyduğu öylesine bir isim kısacası.



Penis neden mavileşir?

Yüzüstü pozisyonda, penise daha fazla kan gitmesi, penisin mavileşmesine neden olabilir. Boşalma sonrası ya da ereksiyonun sona ermesi halinde, penis tekrar gerçek rengine döner. Eğer çok rahatsız oluyorsanız bakmayın. O rahatsız oluyorsa, bir doktora görünsün. En azından içi rahat eder.



Kaynak: NTVMSNBC
Mutlu ve doyumlu bir cinsel yaşamın özellikleri

Cinsel Araştırma ve Eğitim Derneği (CETAD) "Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Alanında Ulusal ve Yerel Medya Yoluyla Savunuculuk" konulu bir proje kapsamında hazırladığı "Cinsel Yaşam ve Sorunları" isimli dosyada mutlu ve doyumlu bir cinsel yaşam için dikkate alınması gereken temel noktaları belirtti...



Mutlu ve doyumlu cinsel yaşamın unsurları:



Mutlu ve doyumlu bir cinsel yaşam için birey, aşağıda belirtilen noktaları dikkate almalıdır:

· Cinsellik, ilk önce kendini tanımakla başlar ve ancak kendisini seven, sayan ve güvenen bir insan karşısındakine de bu olumlu duygularla yönelebilir.

· Mutlu ve doyurucu cinselliğin ilk koşulu, karşılıklı saygı ve eşler arası etkin iletişim ve paylaşımdır.

· Mutlu bir cinsel yaşam, karşılıklı güven, dürüstlük, açıklık, paylaşım ve saygı üzerine temellendirilmelidir.

· Cinsellik, öncelikle bireyin kendi bedenini tanıması ile başlar. Bireyin, cinsel haz noktalarını fark etmesi ve bunu cinsel eşiyle paylaşmaktan kaçınmaması daha doyumlu bir cinsel ilişki yaşamasını sağlayacaktır.

· Kişiler birbirlerine karşı sorumlu davranmalı, herkesin bir mahremiyeti ve değeri olduğunu akıllarından çıkarmamalıdırlar.

· Hiç kimse hoşlanmadığı bir cinsel davranışı yaşamak ya da sürdürmek zorunda değildir. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bir ilişkide, cinsellik daha doyumlu olur. Anal, oral sevişme gibi cinselliğin nasıl yaşanacağına dair ayrıntılarda çiftlerin ortak kararı olmalı ve her iki tarafın istek, onay ve rızası ile gerçekleştirilmelidir.

· Cinsel birleşme için uygun zaman ve ortam seçilmelidir. Güvensiz ortamlarda kadının doyum sağlaması güçtür. Çünkü kadın, cinselliğe daha fazla toplumsal kaygılarla yaklaşır ve yine cinsel haz duyabilmesi için tüm duyu organlarının ve beynin buna hazır olması gerekir.

· İstenmeyen gebelik ve cinsel yolla bulaşan hastalık kaygısı, özellikle kadının mutlu ve doyumlu cinsellik yaşamasını engeller. Çift, bu konuda önlemlerini önceden almış olmalıdır.

· Kadının doyumlu bir cinsel ilişki (orgazma ulaşması) yaşayabilmesi için ön sevişmeye yeterince zaman ayrılması gerekmektedir.

· Çift, cinselliğe ilişkin mitleri ve toplumsal değerleri, birlikte konuşarak ve paylaşarak aşmalıdır.

· Bir insanın başka bir insana cinsel yakınlık duyması, her eş için farklı davranışları içerebilir. Bu nedenle çiftler, kendi aralarında sevdikleri, haz aldıkları ve istedikleri veya sevmedikleri cinsel davranışları konuşmalıdır. Ayrıca ilişki sonrası da duyulan haz, mutluluk ya da doyumsuzluk paylaşılmalıdır. Sahte, yapmacık ve dürüst olmayan geri bildirimler, uzun vadede karşılıklı güveni sarsabildiği gibi eşlerin cinsel birlikteliklerini de zedeleyecektir. Paylaşım ve kendini ifade etme, çift için ortak ve en uygun cinsel davranışı keşfetmelerine yardımcı olacaktır. Hiç kimse hoşlanmadığı bir cinsel davranışı yaşamak ya da sürdürmek zorunda değildir.
Erkeğin cinsel kalitesi vazektomi ile artıyor

Erkekler için doğum kontrol yöntemi olan vazektomi cinsel kaliteyi artırıyor.



Cinselliğe zarar verir endişesi taşıyan erkekler yöntemden uzak duruyor. "Oysa bilinenin aksine vazektomi cinselliğe zarar değil yarar getirir" diyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi Başkanı Doç. Dr. Uğur Yılmaz, vazektominin cinselliğin kalitesini artırdığını belirtti.



Vazektomi erkekler için uygulanan bir doğum kontrol yönteminin adı. Tüplerin bağlanması anlamına gelen ve çok etkili doğum kontrolu sağlayan vazektomi Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde son derece yaygın. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi Başkanı ve Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Uğur Yılmaz, erkeklerde doğum kontrolü yöntemi olan vazektominin çocuk istemeyen çiftler için çok etkili bir yöntem olduğunun altını çiziyor. Yılmaz “Erkekte tüplerin bağlanması hem doğum kontrolü yöntemi olarak faydalıdır, hem de cinselliğin kalitesini artırır" diyor ve ekliyor:



CİNSELLİĞİ OLUMLU ETKİLİYOR

Dr. Yılmaz, "Sadece çiftler artık çocuk sahibi olmak istemiyor, bu riski ortadan kaldırmak istiyorlarsa bu yöntem gayet sağlıklı bir şekilde uygulanır. Aksine, işlem cinsellikte faydalı olabilir” diyor ve şunları söylüyor, “Çünkü prezervatif veya geri çekme yöntemi kullanan çiftlerin o sıradaki gerginlikleri olmayacağı için cinsellik de olumlu etkilenir. Tüplerin bağlatılması operasyonu çok basit bir işlemdir. Ancak çok dikkatli ellerde ve hijyenik bir ortamda yapılması gerekir. İşlemi yaptırmaya karar verirken bu işin sıklıkla yapıldığı yerler tercih edilmeli. Çünkü enfeksiyon riski çok önemli. Buna dikkat etmeli."



İŞLEM BASİT

"Erkeklerde daha kolay doğum kontrol yöntemlerini sayarken genellikle kadının uygulayacağı yöntemler bilinir. Oysa erkeğin tüplerinin bağlanması çok etkili bir doğum kontrol yöntemidir. Erkeklerde doğum kontrolü, kadınlardakinden daha da kolaydır. Erkeklerde tüplerin bağlanması diğer yöntemlere göre çok avantajlı. Örneğin uzun süre ilaç kullanmayı gerektirmiyor. Ya da kadınlarda tüplerin bağlanması genel anestezi gerektirdiği halde erkeklerde lokal anestezi kullanılıyor Erkeklerde doğum kontrolü cerrahi olarak çok basit bir işlemdir. ”



LOKAL ANESTEZi YAPILIYOR

Bu yöntemin acı vermediğini belirten Doç. Dr. Uğur Yılmaz, “Öncelikle lokal anestezi ile yaptığımız için hasta için sonrasında sorunlar oluşmuyor. İşlem sırasında sperm kanallarının bulunduğu bölgeyi uyuşturuyoruz. Daha sonra küçücük bir kesi ile o kanalları çıkartıp bağlayıp aradan küçük bir parça çıkartıyoruz. Hasta sabah gelirse öğleden sonra günlük hayatına devam edebiliyor. Sadece 2-3 gün ağır iş yapmasını istemiyoruz” diyor.



40 YAŞ ÜSTÜNÜN TERCİHİ

Avrupa’da ve Amerika’da çok yaygın olan tüp bağlanması işlemini ülkemizde genellikle 2-3 çocuk sahibi olan 40 yaşın üstündeki erkeklerin tercih ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Uğur Yılmaz, bu yöntemin toplumumuzda çok bilinmediğinin de altını çiziyor. Dr. Yılmaz, "Cinsel fonksiyonu olumsuz etkileyeceği sanılıyor. Böyle bir şey söz konusu değil" diyerek aksini aktarıyor.
Çiftlerin hayatını karartan cinsel mitler

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Bağdat Caddesi Polikliniği Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Berfu Günel Akbaş, yanlış cinsel inanışlar nedeniyle yeni evlenenlerin cinsel hayatlarında sorun yaşadığını vurgulayarak “Bilgi eksikliği nedeniyle oluşan korkular ortadan kalkınca çiftlerin arası da düzeliyor” diyor.

Toplumdaki doğru olmayan cinsel inanışlar yeni evlenen çiftlerin hayatını kabusa çevirebiliyor. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Bağdat Caddesi Polikliniği Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Berfu Günel Akbaş, “Yeni evlenen çiftler bilgisizlik ya da yanlış bilgilenme nedeniyle cinsel ve ruhsal açıdan problem yaşıyorlar” diyor. Akbaş, “Toplumda yaygın olarak doğruluğuna inanılan ama aslında doğru olmayan cinsel mitler nedeniyle sorun yaşayan çiftlerle çok fazla karşılaşıyoruz” diyerek şunları söylüyor:

“Cinsellik mahrem bir konu. Rahat rahat konuşulabilen bir konu değil. Bu yüzden de kulaktan dolma şeylerle evliliğe adım atınca sorun yaşamak da kaçınılmaz oluyor. Kadınlarda en çok “acı çekeceğim korkusu” olduğunu belirten Akbaş, “Çevresinden sürekli cinsellikte kadının çok acı çektiğini, çok kanama olacağını duyan kadın evlenince kendini kasıyor. Cinselliği rahat yaşayamıyor. O nedenle de vajinismus vakaları ile çok fazla karşılaşıyoruz. “Vajinismus”un altında çok büyük bir oranda bilgi eksikliği yatıyor. Daha ilk seansta bilgilendirmeyle kafasındaki korkuyu yok ettiğimiz dolayısıyla sorunu çözdüğümüz vakalar oluyor.

Erkeklerde en çok karşılaştığımız yanlış inanışlar ise erkeğin her zaman cinselliğe hazır ve cinsellikte başarılı olması gerektiğidir. Bu da erkeğin başarısızlık korkusu yaşamasına neden oluyor. Erkeklerde cinsel organın boyutu cinsel gücün göstergesidir şeklindeki cinsel mit de erkeklerin sıkıntı yaşamasına neden oluyor.”

Her çiftin normali farklı olabilir

Cinsellikte normal kurallar olmadığının altını çizen Akbaş, hangi konularda çiftlere destek verdiklerini şöyle anlatıyor:

“Cinsellikte şu kadar sıklıkla ilişkiye girmelisiniz, normal olan kurallar şunlardır gibi önerilerimiz yok. Her çiftin bir ritüeli vardır. Yani kimi çift haftada bir kere ilişkiye girmekten hoşlanır, kimi ayda 3 kez… Her iki örnekteki çift için de bir sıkıntı yoksa biz buna çok az diyemeyiz. Eşlerden birinin sıkıntısı var diğerinin yoksa bunun için doktora geliyorlarsa ortak nokta bulmalarına yardımcı oluyoruz.

Ancak eskiye oranla çiftlerin sorunlarında azalma var. Eskiden sorun kronikleştiği için çözmek de zor oluyordu. Çünkü cinsel sorun, ilişki sorununa dönüşüyordu. Yani eşlerini arası bozulmuş oluyordu. Sorun büyümeden geldiklerinde çok daha kolay oluyor. Cinsel sorunların çözümü için doğru bilgilendirme çok önemli. Özellikle anatomi konusunda bilgi akışının daha ilk öğretimde başlaması gerekir.”

Yanlış cinsel inanışlar

· Cinselliği erkek başlatır ve yönetir; bu erkeğin üzerinde çok ciddi baskı oluşturuyor. Başlatmalıyım kontrol etmeliyim, yönetmeliyim kaygısı yaşıyor.

· Erkek cinselliğe her zaman hazırdır.

· Erkek cinsel organının boyutu cinsellikte çok önemlidir.

· Cinsel ilişkiyi başlatan kadın ahlaksızdır.

· Cinsel ilişkiyi erkek başlatmalı ve yönetmelidir.

· Kadınlar ilk cinsel deneyimlerinde büyük bir kanama yaşarlar: Halbuki bugün biliyoruz ki bazı kızlık zarları elastiki ve hiç kanama olmayabiliyor, esnek olabiliyor. Bu da normal bir süreçtir.

· Cinsel ilişki, cinsel birleşme demek değildir. Yani cinsel ilişki penisin vajina ile ilişkisi değildir; her ilişkide mutlaka cinsel birleşme yaşanması gerekmez. Cinsellik yakınlaşmakla duygusal anlamda düşünsel anlamda paylaşmakla başlar.

Çiftlere Öneriler

· Çiftler ilk etapta endişelerini, korkularını ve cinsel beklentilerini paylaşmalıdırlar. İletişim çok önemlidir.

· Çiftlerden herhangi birinin bir rahatsızlığı, sıkıntısı varsa yokmuş gibi davranmamalıdır. Örneğin “rol yapma” meselesini çok fazla dinliyoruz. Sakıncalı bir davranıştır.

· Cinsel sorunlar aile içinde çok fazla açıklanmamalıdır. En uygun yöntem bir uzmana danışmaktır.
Cinsel ilişki sırasında vajinanızdan tuhaf sesler mi çıkıyor?

Doğum sonrasında cinsel ilişki sırasında vajinanızdan gaz çıkarma ya da hava boşalmasına benzer sesler mi geliyor? Cinsel ilişki sırasında her iki tarafa da rahatsızlık verebilen, bazen kadınların utanmasına da yol açan bu durum neden kaynaklanır?

Penisin içeri hava itmesi

Eğer çıkan seslerin penisin içeri hava itiyor olmasından kaynaklandığını hissediyorsanız, seslerin nedeninin gerçekten de bu durum olma olasılığı yüksektir.

Vajina, bebeğin çıkışına olanak vermek üzere pliye benzer kıvrımlı duvarları olan son derece esnek boru biçimli bir yapıdır. Vajina duvarları pelvik organlar için bir çeşit yatak işlevi gören pelvis tabanından çıkan güçlü doku kılıflarına bağlıdır. Tahmin edebileceğiniz üzere doğum tüm bu bölgenin ebat ve şeklinin geçici olarak değişmesine neden olabilir. Elbette doğum sonrasında vajinada oluşacak değişimin miktarı bebeğin boyutları, doğum sırasında ıkınma süresi, genetik kas ve doku yapısı çeşitli unsurlara bağlı olarak farklılık gösterir.

Yine de, her halükarda vajina hamilelik öncesine kıyasla daha genişlemiştir. Bu genişleme ilişki sırasında havanın vajina içerisinde sıkışmasını kolaylaştırır. Bu durumda da çıkan sesler sıkışan havanın serbest kalmasından kaynaklanan sesler olacaktır.

Bu hal sona erecek mi?

Zamanla vajina orijinal şekil ve ebadını kazanacak ya da en azından buna çok yakın bir hal alacaktır. Bu süreci hızlandırmanın en iyi yolu ise Kegel Egzersizleridir (idrar çıkışını kontrol etmek için kullanılan kasların sıkılıp bırakılması). Kegel Egzersizleri vajina kaslarını güçlendirerek seslerin azalmasına yardımcı olacaktır.

İlişki sırasında ağrı ve bağırsak gazının vajinadan çıktığı hissi

İlişki sırasında ağrı duyulmasının çeşitli nedenleri olabilir. Özellikle doğum sonrasında yaşanan ağrılar, penisin ıkınma nedeniyle hafifçe aşağı inmiş olan rahim ve rahim ağzına (serviks) çarpmasından kaynaklanabilir. Böyle bir durumda çeşitli pozisyonları deneyerek, daha rahat hissedeceğiniz pozisyonları keşfedebilirsiniz.

Ancak ağrının kalıcılık göstermesi veya çok şiddetli olması ve bağırsak gazınızın vajinadan çıktığı hissini yaşamanız durumunda mutlaka doktorunuza başvurarak muayeneden geçmeniz gereklidir. Bu durum rektum ve vajina arasında bulunan dokudaki bir yaraya işaret eden rektovajinal fistülden kaynaklanabilir. Böyle bir yara bağırsakta vajinaya gaz ve hatta bazı hallerde dışkı sızmasına neden olabilir.
Orgazm hakkında 3 iyi şey
Orgazm, cinsel yaşamın en önemli gerçeği...

Uzmanlar, sağlıklı orgazmla ilgili '3 iyi şey'i şöyle açıklıyor.

ARTIK uzmanlarca da resmen onaylandı. Orgazm sizi sadece zevkin doruklarına çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda sağlığınızı da pozitif anlamda maksimum derecede etkiliyor. Yani özetle, orgazmın regl sancılarından uykusuzluğa kadar pek çok hastalığa iyi geliyor... Nasıl mı? Cevabı aşağıdaki yazıda....

ERKEĞİ KURTARIR
BRİSTOL Üniversitesi"nde yapılan bir araştırma, orgazm oranı yüksek kişilerin orgazm olmayan kişiye göre daha düşük bir ölüm riski taşıdıklarını göstermiş. 10 yıl süren araştırma, haftada ikiden fazla orgazm olabilen erkeklerin ayda sadece birkaç kez orgazm olan erkeklere göre yüzde 50 oranında daha az ölüm riski taşıdığını kanıtlamış. Yine orta yaştaki erkekler üzerinde yapılan uzun araştırmalar, erkeklerin orgazm esnasında kalp krizi riskini azalttığı bilinen DHEA isimli bir hormon salgıladıklarını göstermiş. Tüm bu bilgiler ışığında herhalde orgazmın gerçekten hayat kurtardığını söyleyen bir kişiye siz de hak verirsiniz. Artık siz de 'Biliyor musunuz, Ayşe dün gece hayatımı kurtardı! Nasıl mı? Tabi ki benimle sevişerek...' gibi Amerikan esprileri yapabilirsiniz...

GÜÇLÜ SAVUNMA
UZMANLAR, düzenli seksin, (özellikle meme ucu bolca okşandığında) kanser riskini azalttığını söylüyor. Çünkü laboratuvar ortamında yapılan araştırmalar, seks esnasında göğüs kanseri hücrelerini baskılayan oxytocin isimli hormonun salınımının arttığını gösteriyor. Göğüs masajının lenf akışını artırdığı ve zararlı maddeleri dışarıya attığı biliniyordu. Yine annelerin çocuklarını emzirmelerinin de onları göğüs kanserinden koruyan bir faktör olduğu tespit edilmişti. Bu durumda aklınıza 'Peki bebeği olmayan kadınlar kanserden korunmak için ne yapacak?" sorusu gelebilir. İşte bu sorunun cevabı ise göğüs uçlarının bolca okşandığı seks!

AĞRILARA SON
KADINLARIN yüzde 10"u, ağrılı regl dönemi, ağrılı cinsel ilişki, regl öncesinde karın ağrısı, sırt ağrısı, enerji azlığı gibi etkileri olan endometriozisten muzdarip. Yine çoğu kadın regl döneminde endometriozis kaynaklı olmasa da çeşitli ağırlar çekiyorlar. Amerika"da 2 bin kadın üzerinde yapılan bir araştırma mensturasyon döneminde seks yapan kadınların regl dönemini daha rahat geçirdiğini göstermiş. Yani özetle orgazm, menstural yıkıntıyı azaltarak ağrıların azalmasına da yardımcı oluyor.
Kadınlarda bilek kanalı sendromu (karpal tünel sendromu)
Ellerde ağrı ve uyuşmaya neden olan karpal tünel sendromu her iki elde birlikte ve baskın kullanılan elde daha belirgin olarak çıkar. Kolun ön kısmında bulunan median sinirin bilekte bağların altındaki kanaldan geçerken baskı altında kalması sonucu oluşur. Ana belirtisi uyuşma ve ağrıdır. Ağrı parmaklara, kollara omuza kadar yayılabilir, uyuşma yalnız elde olur. Zamanla ellerde güçsüzlük, el kaslarında incelme ve erime ortaya çıkabilir.

Bazı kişilerde median sinirin geçtiği bu kanal doğuştan dardır. Mesleki veya tekrarlayıcı bilek hareketleri ile sinir baskı altında kalabilir. Daktilo veya bilgisayar kullanma, yazı yazma, örgü örme, çekiç kullanma gibi hareketler bunlar arasındadır. Hamilelik, şeker hastalığı bazı romatizmal hastalıklar gibi bu bölgede bağlarda şişmeye sebep olan durumlarda sinir sıkışması ortaya çıkar.

Kesin tanı kas ve sinirlerin özel bir alet yardımı ile muayene edilmesini sağlayan elektromiyografi tetkiki ile konur. Tedavisinde zorluk yaratan hareketlerden kaçınmak esastır. Yapılması zorunlu hareketlerde de bazı destekler kullanarak bükülme azaltılmalıdır. İlave olarak bileği sabit pozisyonda tutacak takıp çıkarılan splint veya atel denilen araçlar kullanılır. Kısa süreli iltihabı önleyici ilaçlar tedavide kullanılmaktadır.

Bilek bölgesine enjeksiyonlar veya bağların gevşetilmesine yönelik ameliyatlar da uygulanabilmektedir.
Vajina koruyucuları: Laktobasiller
Vajinanın diğer organlara göre en önemli farklılıklarından biri bölgenin zararlı bakterilere karşı savunmasında bizzat bakterilerin görev almasıdır. Laktobasil adı verilen ve asit ortamda üreme özelliği olan bakteriler vajinanın içinde enfeksiyon yapabilecek diğer bakterilerin çoğalmasına engel olurlar. Vajina duvarında yer alan hücreler içerisinde östrojen hormonu sayesinde depolanan glikojen (glikojen glikoz adlı şekerin depo şeklidir) önce şekere sonra laktik aside dönüşerek vajinanın asit ortamının devamını ve laktobasillerin çoğalmasını sağlar.

Genital hijyeni korumak için vajinada laktobasil-asit ortam ikilisinin korunması gerekir. Enfeksiyon yapıcı bakterilerin laktobasillere üstün gelerek vajinayı işgal etmesi, antibiyotik kullanımı gibi nedenlerle laktobasiller azaldığında vajinanın asit ortamı bozulur ve vajinada enfeksiyon kolaylaşır. Vajinaya kimyasal maddelerin temas etmesi, östrojen üretiminin azalması nedeniyle glikojen depolarının azalması gibi nedenlerle vajinanın asit ortamı azaldığında laktobasiller azalır ve vajinada enfeksiyon kolaylaşır.
Meme kanseri artık ölüm nedeni değil
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. 35-45 yaş arası kadın ölümlerinin en sık nedeni meme kanseridir. Her 10 kadının birinde meme kanseri görülmektedir. Toplumda ortalama her 100 bin kadının 20’sinde meme kanseri vardır.

Erkeklerde kadınlara göre meme kanseri daha nadir görülmektedir. Fakat bunlarda da seyir daha hızlı ve kötüdür.

Memorial Hastanesi Genel Cerrahi bölümü doktorları meme kanserinin nedeninin tam olarak bilinmediğini ancak burada, kalıtım, beslenme şekli, sosyo-ekonomik durum, regl durumu, doğumlar, doğum kontrol hapları gibi birçok faktörden bahsedilebileceğini belirtmektedir.

Meme kanseri için kesinleşmiş risk faktörleri şunlardır;
- Yaşın ileri olması (45-55 yaş arası en sık görülen yaş aralığıdır. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar),
- Annede 50 yaş altında meme kanseri görülmesi veya annenin her iki memesinde de meme kanseri olması,
- Hiç doğum yapmamış olmak veya ilk doğumunu 35 yaşın üstünde yapmak (20 yaş altında doğum yapanlarda meme kanseri daha az görülür),
- Emzirememek,
- İlk adetin 12 yaş altında görülmesi,
- Geç menopoza girmek (55 yaş üstü),
- Menopoz sonrası dönemde gelişen şişmanlık,
- Yumurtalık yada rahim kanseri olanlar,
- Beslenmede doymamış yağların aşırı kullanımı (margarinler)

Meme kanserinde erken tanı yaşamı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Erken tanı sayesinde günümüzde meme kanserinden ölümler yarıya inmiştir. Memenin korunmasına ve daha kaliteli yaşama olanak sağlaması, erken tanıyı daha da önemli hale getirmektedir. Meme kanserinin erken evrede saptanması büyük ölçüde mamografik tarama ile mümkün olmuştur. Tarama programları yaygınlaştıkça saptanan nonpabl yani ele gelmeyen erken evre meme kanseri sayısı da giderek artmaktadır.

Meme kanserine erken dönemde tanı koyabilmek için gelişmiş ülkelerde 40 yaş üstü kadınlarda yıllık mamografi takipleri yapılmaktadır.

Meme hastalıklarında en uygun tedavi yönteminin seçilmesi ancak hastalığa doğru ve kesin bir tanı koyulması ile mümkündür. Doktor veya hasta tarafından memede bir lezyon tespit edildiği zaman her şeyden önce bu lezyonun tabiatının kesin bir şekilde anlaşılması gerekir. Bu da hastanın durumunun iyi değerlendirilmesi ve kesin tanı konulması ile gerçekleşir. Şüphesiz yapılan çalışmalarda en büyük görev hastayı ilk defa gören ve muayene eden hekime düşmektedir.

Kesin tanıya kadar memede saptanan her lezyonun kanser olabileceği olasılığı akıldan çıkarılmamalıdır. Memelerinde bir şiş oluştuğu zaman bunun önemini kavrayamayan hastalar, erken evrede tedavi olmasa ne gibi sorunlar çıkacağını düşünememektedirler. Memedeki kitle zamanla büyük boyutlara ulaştığında hekime başvurmaktadırlar. Meme kanserinde hastaya bağlı tanı gecikmesinin ikinci önemli nedeni psikolojik faktörlerdir. Bazı hastalar doktorun kendilerinde kötü bir hastalık olduğunu söyleyeceğinden korkarak hekime gitmezler. Bu çok yanlış bir düşüncedir. Zira memede kötü huylu bir hastalık varsa bir an önce teşhis ve tedavi edilmelidir. Memedeki hastalık iyi huylu bir hastalığa bağlıysa da tedavisi erken dönemde yapılır. Meme şikayeti ile doktora başvuran kadınların ancak 10 tanesinin birinde meme kanseri tespit edilmektedir. Halk arasındaki bir yanlış inanış da "kanserin ameliyatla azacağı" düşüncesidir.

Hastaların Kendini Kendini Muayenesi
Memedeki lezyonların saptanmasında kadınların kendi memelerini muayene edebilmeleri çok önemlidir. Meme kanserinin erken bir dönemde teşhis edilmesini sağlar ve dolayısıyla tedavide başarı şansı artar. 20 yaşından büyük kadınlar her ay kendileri meme kontrollerini yapmalıdırlar. En uygun zaman adet bitiminden sonraki 2. ve 3 . günlerdir. Bu dönemlerde memelerde şişme ve hassasiyet çok daha düşüktür. Menopoza girmiş kadınlar ise muayene için her ayın ilk günü gibi bir günü seçebilirler. 40 yaşın üstündeki kadınlar yılda en az 1 kez mamografi ile kontrol yaptırmalıdırlar.

Meme Kanserinin Belirtileri
- Memede ele gelen kitle, şişlik,
- Meme derisinde çöküntü ( Retraksiyon )
- Meme derisinin portakal kabuğu görünümünü alması,
- Meme derisinde veya meme başında egzamaya benzeyen iyileşmeyen yaralar,
- Meme başından kanlı akıntı gelmesi,
- Meme başının içeriye doğru çökmesi,
- Memenin boyutlarında küçülme yada büzülme,
- Meme uçlarının içe dışa veya yukarıya doğru kıvrılması,
- Koltuk altında ele gelen şişlik.

Tedavi Yöntemleri
Meme kanseri tespit edilmiş hastaların kanserin boyutuna göre, tedavi yöntemleri değişmektedir. Erken dönemde gelen hastaların tedavisinde memesinin tamamı alınmamakta, sadece tümörlü kısım etrafındaki sağlam doku ile çıkartılmaktadır. Eğer koltuk altında yayılma varsa, tedaviye radyoterapi veya kemoterapi ilave edilmektedir.
Pap smear testi (Vajinal smear)
Pap test, servikal kanser ve kanser öncüsü hücrelerin teşhisi için kullanılan bir tarama testidir. Muayene sırasında rahim ağzından yumuşak bir fırça yardımıyla hücrelerden örnek alınır ve patoloji laboratuarında incelenir. Genel olarak, cinsel olarak aktif olan tüm kadınlarda yılda bir kez uygulanması gerekir.

Pap testi ne için kullanılır?
Tedavi edilmemesi halinde ileride servikal kansere dönüşebilecek olan kanser öncüsü değişikliklerin belirlenmesi ve servikal kanserin henüz başlangıçta yakalanabilmesi amacıyla kullanılır.

Pap testi nasıl uygulanır?
Genellikle rutin jinekolojik muayene sırasında uygulanır. Doktorunuz spekülüm denen ve rahim ağzı ile birlikte vajinanın da görülmesini sağlayan bir aparatla vajina ve serviksi gördükten sonra, yumuşak bir fırça serviks dokusuna sürülerek hücre örnekleri alması sağlanır. Alınan hücre örnekleri lam denen cam parçaları üzerine aktarılarak incelenmek üzere sitopatoloji laboratuarına gönderilir.
Pelvik inflamatuar hastalık (PID)
PID, kalça çukuru içinde bulunan uterus (rahim), tüpler, overler (yumurtalıklar) ve bu organlara ait bağ ve zarların enfeksiyonuna denir. Sıklıkla doğurganlık çağındaki, cinsel olarak aktif kadınları etkiler.

PID karın içinde ve özellikle tüplerde yapışıklıklar meydana getirmek suretiyle kısırlığa yol açabilir. PID ihmal edildiğinde kadınlarda ölüme neden olabilmektedir. PID in en sık nedeninin seks yoluyla geçen hastalıklar olduğu düşünülmektedir. Tedavi edilmediği taktirde en sık PID e neden olan enfeksiyonlar gonore (bel soğukluğu) ve clamidya enfeksiyonlarıdır.

PID’de ilk olarak etken mikro organizma serviksi (rahim ağzı) enfekte eder, daha sonra enfeksiyon uterus, tüpler, overler ve karın boşluğuna yayılabilir. PID tıbbi ya da hijyenik yolla olmayan düşükler, doğum sonrası veya herhangi bir vajinal enfeksiyon varlığında spiral takma girişiminde bulunulması sonucu da oluşabilmektedir.

Belirtiler
- Kötü kokulu vajinal akıntı

- İdrar yaparken sancı veya ağrı

- Karın alt kısmında ağrı

- Anormal kanamalar

- Ateş, titreme

- Bulantı ve kusma

Tanı
Doktor hastalığa ilişkin şikayetleriniz, kullandığınız doğum kontrol yöntemi, sizin ve partnerinizin seksüel alışkanlıklarınızı da içeren sorular soracaktır. Daha sonra pelvik muayene yapacaktır. PID in teşhisi her zaman çok kolay olmamaktadır, karın içinde ağrı oluşturan apandisit gibi benzer akut hastalıklardaki ağrı ile karıştırılabilir.

Enfeksiyonu tespit etmek için servikal sürüntü örnekleri mikroskobik incelemesi ve kan testleri uygulanır. Teşhis konusunda hala bir şüphe varsa karın içinde enfeksiyona bağlı olarak herhangi bir yerde apse ya da cerahat olup olmadığını değerlendirmek için ultrasonografi yapılır. Bunlarla tanı halen koyulamazsa karın içini görmek ve gerekirse bir takım girişimlerde bulunmak için karın içine sokulan optik tüpler yoluyla yapılan laparoskopi gerekli olabilir.

Korunma
Hem erkek hem de kadın açısından tek partnerli bir cinsel yaşam PID için koruyucudur. Yeni bir cinsel partnerle ilişkilerde prezervatif, diyafram ve servikal kap gibi bariyer yöntemlerinden birinin kullanılması da seks yoluyla geçen hastalıklardan koruma sağlar. Seks yoluyla geçen bir hastalık ya da PID oluştuğunda sadece hastanın kendisi değil onun partnerlerinin de tedavi edilmelidir.

Tedavi
PID in esas tedavisi antibiyotiklerdir. Birden fazla etken mikro organizma var ise kombine antibiyotik tedavileri önerilir. Antibiyotikler enfeksiyonun şiddetine göre ağız yoluyla veya tercihen hastanede damar içi yoluyla uygulanabilmektedir. Tedavi süresi 10 - 14 gün kadardır, doktor tarafından önerilen tedavi periyodu tamamlanmadan tedavi kesilmemesi gerekir.

Ayrıca aktiviteyi azaltarak dinlenmek de vücudun yeniden toparlanması için gereklidir. Doktorunuzun önerilerine uymak,verilen tedaviyi düzenli ve tam olarak uygulamak ve çağırıldığınız kontrollere zamanında gitmek sağlığınız için önemlidir.Yeni bir enfeksiyondan korunmak için de seks partnerlerinizin de tedavi edilmesi şarttır.

Çok yüksek ateş, bulantı ve kusma varsa, teşhis kesin olarak konulamamış ve apandisit için ayırıcı tanı yapılamamışsa hastanede takip gerekebilir. Eğer antibiyotikle tedavi yeterli olmazsa cerrahi tedavi gerekebilir.